Çetin ceviz

Akşamüzeri… Sokak lambasının aydınlattığı metruk ev… Genç bir adam can havliyle koşarak eve daldı. Hemen arkasından orta yaşlı bir adam… Sıvaları dökülmüş duvarlar… Çıplak betonlu merdivenler… Genç nefes nefese merdivenleri çıkarken bir önüne bir arkasına bakıyordu. Adımını atmıştı ki adam boynundan tutup çekti. Genç panikle “yerlerini söylersem yaşatmazlar, yaşatmazlar.”  Adam yakasına yapışıp sarstı. Öfke dolu sesle “kulağını aç dinle, söylersen nitelikli pişmanlıktan faydalanırsın.” Yüksek tonla “kimliğini de değiştiririz.” Adamın arkasından bir kadın sesi “Mehmet, Mehmet!” Omzuna değen el… Adam başını çevirdi. Kadının gülümseyen yüzü…”Daldın gittin. Çekil de bardakları durulayayım. Daha çay koyacağım.” Adam elindeki armudu suyun altında gezdirirken “az daha boğazını sıkacaktım.” Kadın telaşlı “suyla oynama, armut soymakla kurtulamazsın, bir zahmet cevizleri de al.” Adam kadını duyuyor ama aklı başka yerde “itirafçı olmasaydı elimden kurtulamazdı.” kenara çekildi. Tezgah çekmecesini açıp bıçak aldı. Kadın gözleriyle rafı işaret ederek “tabağı  unutma” Rafa uzanan el… Tabakta bıçakla armut... Adam koltuğa oturdu. Kadın tepsiyle salona girdi. Çay bardakları, cevizler, kıracak… Sitem ederek “ceviz işi sendeydi ama neyse!” Üçlü koltuğa geçti. Adam armudu soyup dilimledi. “Yaşlanıyorum, zor yakaladım bu sefer.” Bıçağın ucunu batırıp kadına uzatmıştı ki genç kız içeri girdi. Heyecanlı “baba, Buse bu akşam biz de kalabilir mi?” Adam parladı, yüksek tonla “sırası mı şimdi,” kızarmış gözler, öfke dolu ses… “olmaz!!!” Kız sarsıldı.  Asılan yüz… Göz bebeğini kaplayan yaş… Arkasını dönüp hızla salondan çıktı. Adamın canı sıkılmış “bir kere anlasam, bir kere.” Kadın bir avuç cevizi adamın kucağına bıraktı. Adam bir cevizlere bir kadına baktı. “Kıracağı uzatır mısın? Bıçakla mı soyacağım!”  Kadın kıracağı uzattı, imayla “anlıyorsun işte” Adam cevizi kıracağın ağzına yerleştirdi. Çatlayan kabuk…  Ceviz içini ayıran parmaklar… Kabuktan sıyrılan parça… Yukarı kalkan el… Havada kavis çizerek hareket ettirilen parça… Adamın çocuksu sesi “uçak inişe geçti. Hangarın kapısı açılsın.” Kız başını ters yöne çevirdi. Adam vaz geçmedi. Kız adamın elinden parçayı alıp ağzına attı. Adam yumuşak bir tavırla “bugün çok yoruldum. Evde kalabalık istemesem de arkadaşını çağırabilirsin. Sağda solda gezinmek yok ama,” derken arka arkaya çalan zil... Kız sevinçle fırladı.

Yorumlar