Sahneye
sağ taraftan karga maskeli, frak giymiş adam girdi. Mor spot ışığı üzerindeyken
ağır adımlarla kürsüye yürüdü. Salondakileri gözleriyle süzüp mikrofonu kontrol
etti. Boğazını temizledi. “Kavanoz adamlar; birliğimiz tehditle karşı karşıya.
Son savaşta silahlarımızın enerjisini bitirdik. Kavanozları doldurmanız büyük
önem taşıyor.”
Gökdelenler arasına
sıkışmış meydan hınca hınç doluydu. Takım elbiseli kalabalık, kırmızı masada
oturan adamın önünde sıraya girmişti. Adam masaya yaydığı kelepçelere desen
yapıp boyuyordu. Üzeri para, yarış atı, sigara, alkışlayan el, madalya, gazete
manşeti, kupa kızı vb. simgeli kelepçeler ayın altında parlıyor, kendilerine
hayranlıkla bakan kuyruktakilerin gözlerini alıyordu. Uzun boylu erkek, masaya
yaklaştı. Adam “Emin misin?” diye sordu. “Kesinlikle kavanoz adam,” deyip elini
kalbinin üzerine koydu. Bastırıp göğsünün içine soktu. İçeride gezdirip
çıkardı. Kavanoz adam masanın altına eğilip bir kavanoz aldı. Kapağı açıp
masaya bıraktı. Uzun boylu yumruğunu kavanozun üzerine getirip açtı. Yeşil ışık
huzmesi kavanoza dolarken göz çevresi karardı. Sırtı kamburlaşıp parmakları ve
tırnakları uzadı. “Şurada, üzeri hamburgerli olanı istiyorum,” deyip
bileklerini uzattı. Kavanoz adam kelepçeyi takıp gönderdi. Kapağı kaparken
sırası gelen aileyi işaret ederek çağırdı. Kadın heyecanla zayıflama haplıyı,
erkek F’liyi çocuksa başı öne eğik soru bankalıyı gösterdi. Kavanoz adam anne
ve babanınkilerini verdi. Kavanozlar yeşil ışıkla doluyordu. Çocuk elini
kalbinin üzerine koymuştu ki kavanoz adam çocuğu sıradan çıkardı. Kadın öfkeyle
“Sana kalmamış,” diyerek kelepçeyi aldı.
Yorumlar
Yorum Gönder