Atkestanesi

Blokların arasında kalmış otopark… Bir grup köpek arasında kadın… Kucağında mama paketi kaldırıma çıktı. Ağaç dibine bırakılmış kaplar… Havadan dökülen kahverengi kıtır taneleri… Kadın, köpeklerin yemesini keyifle izlerken arkasından bir adam yanaştı. Kocaman bir buket çiçek… Adam tiksintiyle köpeklere bakarken “Günaydın, teklifimi düşündünüz mü?” Kadının suratı asıldı. Canı sıkıldı. Bir şey demeden uzaklaştı. Köpeklerin arasında kalmış adam… Ayakkabıların yanına düşen buket… Renkli çiçekler… Çimenlere yayılmış atkestaneleri… Buruş buruş bir el kestanelere uzandı, tek tek toplayıp kalktı. Kestane ağaçları… Yaşlı bir kadınla adam yere dökülmüş kestaneleri topluyordu. Adam kestaneyi elinde evirip çevirirken “Ah be nine aklıma gelen her şeyi yaptıysam da kalbindeki kabuğu kıramadım.” Adamın dertli yüzü… “Hediyeler aldım, hatta çiçek bile verdim ama olmuyor.” Mum ışığıyla aydınlanan dudaklar… “Onun da beni sevmesini istiyorum.” Loş odada pösteki üzerine bağdaş kurmuş adam… Üç köşede tavandan sarkan kemikler… Karanlık köşe… Boğuk cızırtılı ses yankılandı. “Dolunayın göründüğü gecenin sabahı dalından düşmüş taze kestaneyi alıp getireceksin.” Sözün bitmesiyle adamın yüzüne doğru esen rüzgâr… Dalgalanan saçlar… Kasvetli ses ”Gerisi kolay.” Adam şikâyetle “Kolay, kolay, nasıl kolaymış gerisi nine,” Adam cebinden çakı çıkarıp kestanenin dikenli yüzeyine daldırdı. Çakı sıyırıp başparmağına değdi. Çizikten sızıp büyüyen kandamlası… Adam acıyla kestaneyi, çakıyı fırlattı. Parmağını ağzına götürdü. Kanı emerken “bilim adamları kestanenin geniyle oynasalar da kabuksuz olsa.” Yaşlı kadın “Kabuk soymanı geliştirmek yerine kestanenin bütünlüğünün bozulmasını istiyorsun. Kendine odaklısın. Hâlbuki kestane sana gelişimin için fırsat da sunuyor.” Adam eğilip çakıyı aldı. Paketin kenarını kesip açtı. Kaplara dökülen kahverengi kıtırlar… Adam, köpeklerin yemesini keyifle izlerken arkasından kadın yanaştı. Gülümseyen yüz… Işıldayan gözler… “Günaydın”

Yorumlar