Trabzon burması

 Düğün salonu… Gelinle damat spotların altında ilk danslarını yapıyordu. Dansı dikkatle takip eden davetliler… Masaların arasında koşturan genç bir çift… Kadın önde telaşlı “çabuk çabuk, abimler ablamlar, babam! kesecek bizi,” arkasında adam keyifli, gözleri elindeki büyük pakette “filim harikaydı. Ne bileziklermiş, süperdi süper.” Kadın endişe içinde pişman “sana uyanda kabahat, düğün günü sinemayı nerden çıkardın başımıza.” Adam bir yandan paketi kurcalıyor “benim de süper güçlerim olacak hahaha.” Salonun diğer ucunda suratları asık masada bekleyenler… Kadın el sallayarak geldiklerini gösterdi. Adam kadının elbisesini çekiştirirken “aşkım baksana, aşkım.” Kadın adımlarını çabuklaştırırken arka tarafa başını çevirdi “Komikliğin sırası değil, sululuğu bırak.” Piyanist coşkuyla “ikinci danslarında gelinle damadımıza buyurun sizler de eşlik edin.” Piste doğru yürüyen çiftler… Kadın masanın önünde durup kimseye bir şey deme fırsatı vermeden çevik bir hareketle adama döndü. Adam ellerini pantolon ceplerine sokmuş tuhaf bir ifadeyle sırıtıyordu. Kadın afalladı. “Necati paket nerede!” Piyanist şarkı sözlerine bir anlağına ara verdi. “Dansımız bittiğinde takı törenine geçiyoruz, erkek tarafını davet edeceğim.” Kadınla adamın piyaniste dönen dehşet dolu bakışları… Abiler ablalar, baba ayaklandı. Piyanist şevkle “Yazmasın tek günümü sensiz kadere. Ellerimiz bir, gönüllerimiz bir…” Kadın adamın ellerini tutup çıkardı. Gömlek kollarını sıvadı. Bilekle dirsek arası beşer tane kalın Trabzon burması… Kadının ağır ağır kıpırdayan dudakları… “Neeecaaatiii, neee yaaaptııın!!!” Piyanist aşk dolu sesle “Sen varsan her yer huzur…” Bileklerden çıkmayan bilezikler…

Yorumlar