Yıldızlar

Açık balkon kapısı… Rüzgârla savrulan tüller… Güneş ışığı alan salon… Muhabbet kuşu sesleri… Kafes tüneğinde yan yana mavi ve yeşil kuş, mavi yeşile göre daha büyük ve yaşlı… Kafes telleri arasından salona genç bir erkeğin girdiği görülür. Çekyata uzandı. Yeşil kuş pencereye doğru bakıyordu. Gökyüzünde süzülen kırlangıçlar… Bir birlerine çarpacakken sağa sola dönüyorlar yeşil kuş dansı keyifle izliyordu. “Baba,” dedi “Biz de gökyüzünde uçabilecek miyiz?” Mavi kuş tünek çubukları üzerinde bir o yana bir bu yana koşturuyor türlü melodiyle ötüyordu. Genç çekyattan başını kaldırdı. Öfkeyle “susun artık susun!” Mavi kuş ötmeye hızla devam etti. Genç kalktı, kafese yürüdü. Kapısını açıp tekrar yattı. Yeşil kuş sevinçle kapıya sıçradı. Başını arkasına çevirdi. “Uçalım baba” Mavi kuş durdu. Soğukkanlı bir tavırla “Nereye?” Yeşil kuş heyecanlı “Ormana gideriz,” diye anlatırken mavi kuş sert bir tonla “kafeste her şeyimiz var.” Yeşil kuş morali bozuk “Tanrıya inanmıyor musun? Mavi kuş kendinden emin “tabi ki,” diyordu ki yeşil kuş sözünü “yağmur yağar, tohumları toplarız,” diye kesince mavi kuşun göz bebekleri küçüldü beyazlar büyüdü. Kabardı kabardı “sözümü kesmeee!” diye yüksek sesle öttü. Yeşil kuşun başı öne eğildi. Gencin kapalı göz kapakları, aniden açıldı. Yan tarafa doğru kayan göz bebekleri… Kafesin yansıyan görüntüsü… Mavi kuş kafeste dört dönüyordu. “Tanrı insanı yaratmadı mı! Su ha buluttan gelmiş ha insan getirip suluğu kafese takmış. Tohumları dallardan çiçeklerden toplamakla yemlikten almak arasında ne fark var.” Salon duvarlarında mavi kuşun sesi çınlıyordu. Genç ayağa fırladı. Gömleğini çıkardı. Yeşil kuş üzgün üzgün kapıdan tünek çubuğuna tırmandı. Mavi kuş gururlu gururlu ötüyor vaaza devam ediyordu. Genç elleriyle gömleği sağa sola açtı. Kafese doğru savurdu. Yeşil kuş mavi kuşun arkasından kafese yaklaşan gömleği fark etti. Havada ağır ağır süzülen gömlek… Yeşil kuşun korku dolu sesi… “B…a…b…aaaa” yavaş yavaş açılıp kapanan gagası… Kocaman pembe dili… Mavi kuş, başını arkaya doğru çevirdi. Gömlek kafesi örttü. Karanlık… Sessizlik… Gencin kapanan göz kapakları…  Yeşil kuşun alaycı sesi “ha yıldızlar ha gömlek ne fark eder değil mi!” Kafesin kapı tarafında gömleğin altında şişkinlik oluştu. Şişkinlik aşağıya indi. İki pençe ayak… İleriye atılan adımlar... Ayakların üzerinde mavi tüyler… Arkasında iki tane daha pençe ayak… Adımlar hızlandı. Gömleğin altından mavi ve yeşil kuş çıktı. Yan yana durup etraflarına baktılar. Üzerlerinde yapraklar… Pençelerinin altında dal belirdi. Ortam karardı… Ay ışığında parlayan gözleri… Çakan şimşekle aydınlanan tüyleri… Bir birlerine sokuldular. Yağmur damlaları önce yavaş sonra hızlanarak yapraklara düştü. Sağanak… Ipıslak tüyler… Yağmur kesildi. Mavi kuş gökyüzüne baktı. “Ha yıldızlar ha gömlek.” Yeşil kuş pişman tonla “kafese dönelim mi baba?” Mavi kuş kahkahayla “Yıldızlar”

Yorumlar