Deri

Orta yaşlı adam duşakabinde yıkanıyordu. Keyifli melodiler… Deri üzerinde hareket eden köpüklü lif… Adam kirlerini kabartırken daha bir yüksek söylüyordu şarkısını. Bastırdı, bastırdı. Kol derisi aniden bir parça kalktı. Sanki güneş yanığının soyulmasına benziyordu. Ucundan tutup yukarı doğru çekti. Deri kopmadan kalktı. Şok içinde gözler… Derinin altında başka bir deri... Sızan kan… Adam hayretle omzuna kadar açılan kısımdaki yeni deriye baktı. “Kimin kolusun sen!” Duşakabinden çıkıp aynanın önüne geçti. Omzundan çenesine kadar getirdi. Eliyle saçlarının üzerine yükseltip sıyırdı. Aynada daha yaşlı bir erkeğin yüzü… Mırıldandı. “Baba?!” Panikle yeni deriyi tekrar sıyırdı. Kurtulmak istiyordu. Yüzünü bir daha sıyırdı. “Anne”. Adam dehşete düştü. Bir daha, bir daha… Çok sevdiği din adamı, politikacı, ilk sevgilisi, eşi, patronu… Lavabonun çevresinde onlarca deri kılıf… Duvarlarda kandamlaları… Adam çığlık çığlığa kendini soydu soydu, yoruldu. Parmaklarını kaşlarının arasına soktu. Sağa sola doğru çekti. Kendi yüzü… “Kimsin sen, kiiim” Bitkin düşmüş gözler… Lavabonun önüne çöktü. Kapı hızla açıldı. Kız çocuğu içeri girdi. “Babaaa” Adamın boynuna dolanan kollar…   

Yorumlar