Bakla

Cadde üzerine kurulmuş pazar yeri… Eli kolu dolu insanlar… Pazarcıların birbirine karışan sesleri… Sağlı sollu uzanan tezgâhlar… Rengârenk türlü sebze, meyveler… Orta yaşlı kadınla elle tutuşmuş erkek çocuğu aralardan sıyrıla sıyrıla soğan patates tezgâhının önünde dikildiler. Kadın pazarcıyla konuşurken çocuk etrafı meraklı gözlerle inceliyordu. Yere düşen bozuk para... Yuvarlanıp çocuğun ayakucunda durdu. Çocuk başını yukarı kaldırıp “anne paran düştü.” Kadın göz ucuyla yere baktı. ‘5 kuruş’ Çocuk eğilirken kadın elinden çekti. Kalabalığa karıştılar. Çocuk annesinin adımlarına ayak uyduruyordu. Hemen önlerinde kaldırıma oturmuş yaşlı dilenci... Pazarcıların söylediklerinden farklı şeyler söylüyordu. Çocuk kulak kabarttı.  Orta yaşlı bir adam dilencinin mendiline bozukluk attı. Dilenci “Allah ne muradın varsa versin,” diye dua etti. Çocuk elini annesinin avucundan kurtardı, geri döndü. Yerden 5 kuruşu aldı. Dilenciye doğru koştu. Annesinin önünden geçti. Gözlerinde parıltı… Durdu, parayı verecekken annesi sert tonla “Emre” dedi. Havada kalan el… Kadın arkasından gelip elini tuttu. Yollarına devam ettiler. Yüzlerce farklı ayakkabı… Sağa sola atılan, yavaşlayıp duran, hızlanan adımlar… Kadında sebzeler… Çocukta meyve poşetleri… Kadın durup poşetleri bıraktı. Çantasından anahtarlığı çıkardı. Kilide giren anahtar… Çocuk kapıyı ittirip açtı. Kadın arka arkaya kısa kısa soluk alıp verdi. “Eyvaaah!” deyip ayakkabıları ayağında eve girdi. Çocuk ne olup bittiğini anlamaya çalışırken kadının sesi duyuldu. “Ah, ah baklayı ocakta unutmuşum.” Çocuk büyük bir sevinçle yumruklarını sıkıp havada sallarken kısık sesle “işe yaradı, işe yaradı.” Çocuğun yavaşlayan hareketleri… Durdu. Çevresinde beliren alışveriş yapanlar, pazar tezgâhları… Dilencinin sevgi dolu bakışı… Çocuğun hüzünlü yüzü… Havada kalan el… Dilencinin kıpırdayan dudakları…

Yorumlar