Servis

Güneş altında parlayan otoban… Vızır vızır arabalar… Ön camın arkası… Direksiyonda yaşlı bir adam yanında genç bir erkek… Yaşlı adamın eli vites kolunu tuttu. Vites yükselirken duyulan kulak tırmalayan sürtünme sesi... Genç, yol kenarına dikkatle baktı. “Baba, ileride servisler var,” diyordu ki telefonu çaldı. Torpido gözünü sıkıntıyla oflaya oflaya açtı. Yanıp sönen ekran… ‘Canımın içi’ Genç telefonu açmakta isteksiz… Yaşlı adam “Mert, açsana başımız şişti.” Mert’in bakışlarında yaklaşan tartışmanın vereceği huzursuzluk… Telefonu kulağına yasladı. “Neden açmıyorsun Mert. Ne işler çeviriyorsun! Hem neredesin sen!” Mert’in gerilen yüzü… “Canımın içi, babamla mal almaya gidiyoruz dedim ya kaç defa, biliyorum hafta sonu ama” derken telefon suratına kapatıldı, elinde telefon baka kaldı. Arabanın yan camlarından akıp giden servislerin görüntüsü… Mert heyecanla “Babaaa! Servisleri geçtin,” deyip telefonu arka koltuğa fırlattı. “Ne yaparım nasıl yaparım, bilmiyorum.” Yaşlı adam heyecanla “Meeert!” Aşağıdan yukarıya Mert’in kocaman açılmış gözleri önünde yükselen duman… Başı arkasından yaklaşan siluet… Boynuna sarılan kollar… Omzu üzerinden uzanan kadın başı… Yanağa kondurulan öpücük… “Aşkım iyi ki bizi buraya getirdin.” Mert hızlı hızlı mangalı yelliyor, cızırdayan etlerin kokusu dumana karışıp ciğerlere doluyordu.

Yorumlar