Kova

Masmavi gökyüzü altında dalgasız deniz… Sahilde şemsiyeler, şezlonglar, grup grup insanlar… Güneşlenenler, denizi seyredenler… İlkokul yaşlarında erkek çocuğu kovasını denize daldırıp çıkardı. Kumda kazdığı kuyusuna hızlı hızlı yürüdü. Bir çırpıda döktü. Tekrar denize koştu. Defalarca… Defalarca gidip gelmenin yorgunluğu ağırlaşan adımlarından anlaşılıyordu. Şezlonga uzanmış iki genç derin bir sohbette… Güneş gözlüklü olanı çocuğu izlerken arkadaşına “Her gün ayrı bir kızla buluşmaktan yoruldum. Diyorum ki hafta sonu mesela cumartesi beşine ayrı saatlerde randevu vereyim” diye devam ederken arkadaşı “Sen nasıl bir insansın ya!!! Beş kızla çıkmak da ne demek.” Çocuk kovasını taşırken dikkatle kovaya bakıyor suyu dökmemeye çalışıyordu. Suda yüzünün yansıması… Kovanın çeperine çarpan dalgacıklarda bulanıklaşan gözler, burun, ağız… Yavaş yavaş yerini çocuğun annesiyle konuştuğu görüntüye bıraktı. Çocuk masada ders çalışıyordu. Sağı solu karalanmış test kağıdı… Canı epey sıkılmış. “Anne, her gün test çözmekten bıktım. Bir gün de bütün testleri çözsem.” Kadın koltuk yastıklarını kabartırken “Olmaz öyle şey,” diye çıkıştı. Çocuk kinayeli sesle “Olmaz öyle şey, olmaz öyle şey” diye tekrarlarken dalgalanan suda beliren annesini taklit etmekten maymuna dönmüş yüzü… Kovayı kuyuya boşalttı. Etrafına bakındı. Dondurmacı dükkanının yanında sahipsiz duran boya kovasını gördü. Sevinçle koşturup aldı. Durmadan denize devam etti. Kocaman kovayı dalgaya tuttu. Dalga cömertçe doldurdu. Çocuğun gayretini uzaktan seyreden güneş gözlüklü gencin kulağı arkadaşındaydı. Arkadaşı “Beş değil tek,” derken çocuk kovayı kaldırdı, tek elle zorlanınca diğeriyle de tuttu. Kova çocuğun belini sağ tarafa bükünce çocuk sol tarafına doğru ağırlığını verdi. Zorlanmadan dolayı yerinden kopmak üzere olan plastik kova sapı… Uzadı, inceldi… Çocuk kuvvetle yukarı çekti. Sap koptu. Dengesini kaybedip sırt üstü denize düştü. Sıçrayan su damlaları… Su bardağının yüzeyindeki damlaların üzerine gelen parmaklar… Güneş gözlüklü gencin havada uçan kovayı takip eden bakışları… Yavaş yavaş ağza götürülen bardak… Havada takla atan kova… Arkadaşına baktı. “Kesinlikle bir gün olmaz.” Kadın anlayışla “Oğlum sen daha dün, bir günde bütün testlerimi yaparım demiyor muydun?” Çocuk elinde kalemi önünde test kâğıdı mutlu bir ifadeyle “Böyle iyi anne."

Yorumlar