Ezber

Lambası sönük salon… Televizyondan yayılan ışıkla aydınlanan genç bir erkek… Üçlü koltuğa oturmuş, kucağında bir kova patlamış mısır, ayaklarını sehpaya uzatmış dikkatle film seyrediyordu. Elini yavaşça kovaya sokup bir avuç mısır çıkardı. Ağzını doldururken aniden lamba yandı. Kamaşan gözler… “Kapat şunu ya!!!” İçeriye aynı yaşlarda başka bir genç girdi. Manzara karşısında dondu kaldı. “Furkan, evde ne işin var. Gamze’ye gidecektin.” Furkan umursamaz “Geç otur, beraber seyredelim Birkan.” Birkan şoktan henüz çıkamamış, oturdu. Göz bebeklerinde değişen renkler… “Çiçek çikolata alıp barışacaktın. Ne oldu?” diye sorup başını merakla Furkan’a çevirdi. İki genç, dükkanların sıralandığı kaldırımda yürüyordu. Furkan hüzünlü “Ne mi oldu; şaşılacak bir şey yok aslında, yine anlamadığım sebepten çıkan tartışma,” derken Birkan bilmiş bir tavırla “Üzülme, her seferinde olduğu gibi alırsın çiçeğini çikolatanı, evine gidip hatanı anladığından bahsedersin iş tatlıya bağlanır.” Apartman kapı önünde durdular. Furkan “Tamam, kurstan çıktıktan sonra Gamze’ye geçerim.” Birkan yoluna devam ederken Furkan kapıyı ittirip adımını eşikten attı, içeriye orta yaşlı rahat kıyafetler giymiş kadın girdi. Duvarları aynalarla kaplı salon… Yerde bağdaş kurmuş her yaştan kadınlı erkekli oturan bir grup… Kadın, pozitif enerji dolu bir ses, kocaman bir tebessümle “Bu akşam ki çalışmamızda ezberlediğimiz metine bağlı kalmayıp doğaçlama yapacağız,” dediğinde Furkan’ın gözleri ışıldıyordu.


Yorumlar