Karar

Gün ışığıyla aydınlanan evin salonu… Diğer odadan salon kapısına yükselerek yaklaşan tartışma sesleri… Kapı şiddetle açıldı. Duvara çarpan kapı kolu… Zangırdayan çerçeve camları… Salona genç bir kadın girdi. Sinir krizi geçirmek üzereydi. Bir o yana bir bu yana hızlı hızlı yürüdü. Kendi kendine söyleniyordu. Pencereye küçük bir taş fırlatıldı. Kadın irkildi. Pencereyi açtı. Kış soğuğu göğsüne çarpınca hırkasına iyice sarındı. Kardan adamın yanında dikilen erkek çocuğu… Nazik ses tonuyla “Havuç var mı?” Kadın lapa lapa yağan kara aldırmadan soğuktan buz kesmesine rağmen gülümseyen çocuğa hayran kaldı. Kardan adamı süzdü. Çalı çırpından kollar… Mavi pet şişe kapaklarından palto düğmeleri, ağız ve gözler… Boynunda kırmızı atkı… Başında yeşil bere… “Var, getireyim,” deyip içeri girerken geri döndü. Çocuk toprakta kartopları yuvarlıyordu. Kadın hem meraktan hem biraz tadını kaçırmak niyetiyle “Hava ısınınca eriyip yok olacak, neden uğraşıyorsun?” Çocuk büyük bir ustalıkla topları üst üste bastırırken ballandıra ballandıra “Yapması çoook keyifli,” başını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktı. “Soğuk havanın hiiiç gidesi yok.” Kardan adamın gülen yüzü… “Erise de bulut olur.” Kadın pencereyi örtüp salondan çıktı.

***

Buzdolabının açılan kapısı… Şeffaf sebze çekmecesi… Domates, biber, patlıcan, havuç, karnabahar… Sebzeler arasına giren el… Kadın bir havuç aldı, doğrulurken mutfağa adam geldi. Beş karış surat… Rafa uzandı. Bardaklar… Kadın çıkıyordu ki eşikte durdu. Sırtı dönük. Duyulacak sesle “Tamam, çocuk yapalım,” deyip yürümeye devam etti. Mutfaktan yükselen sevinç çığlığı…

Yorumlar