Bir kavanoz uğur böceği

Laptop ekranında yukarı doğru kayan sahiplendirme, yuva aranıyor ilanları… Mırıldanan yaşlı kadın sesi… “yeni doğmuş köpek yavruları, dişi bir kedi, hamster. Nasıl bir şey,” ekrandaki ok, fotoğrafa doğru kayıp üstünde durdu. Mause tutan yaşlı el... Yavaşça hareket eden işaret parmağı… “Tık” Kadının buruşan yüzü… “Hemen kapatalım.” Mırıldanmalar, hızla yukarı kayan yazılar. Kadının şaşkınlık dolu sesi “Bir kavanoz uğur böceğine acil yuva aranıyor!!!” Kadın açıklama kısmına tıklayıp iletişim bilgilerini okudu. “Bana çok yakınmış,” mesaj kutusunu doldurmaya koyuldu.

***

Yaşlı kadın ağaç dallarının altında banka oturmuş, yaprakların arasından süzülen ışık üzerinde dans ederken bekliyordu. Kucağında ki kocaman kavanoza sımsıkı sarılmış ilkokul öğrencisi erkek çocuğu banka yaklaşıp durdu. “Siz Mehtap teyze misiniz?” Kadın gülümseyerek sesi hüzünlü çocuğu yanına oturttu. “Evet, ben Mehtap. Senin adın nedir küçük bey?” Çocuk gözlerini kavanozdan kadına çevirdi. “Mert.” Kadın merakla “Neden uğur böceklerini veriyorsun?” Çocuk dertli “Annem artık büyüdüğümü söyledi. Sal gitsinler dedi. Nasıl salayım hava soğuk.” Kadın şefkatle “Mert, benim evim buraya çok yakın istediğin zaman gelip uğur böceklerini görebilirsin.” Çocuk sevinçle kavanozu kadına verdi. “Hem onların sevdiği yaprakları çiçekleri ben biliyorum. Her gün okula gitmeden gelip beslerim.” 

***

Kadınla çocuk küçük anlaşmalarından memnun oldular. Çocuk evin yerini öğrenip, unutmamak için defterinin köşesine not etti. Her gün servise binmeden önce kadına uğrayıp uğur böceklerini besledi. Kadın da öğlenci olan çocuğa farklı atıştırmalıklar hazırlayıp beslenme çantasına koyuyordu.     

***

Çocuk kapıyı açarken kadın arkasından seslendi. “Mert, börekleri aldın mı?” Çocuk “Aldım Mehtap nine.” Kapıyı açtı. Ayakkabılarını hızla giyiyordu ki orta yaşlı bir adam merdivenlerden çıkıp kapı önüne geldi. Çocuk ok gibi fırlayıp merdivenlerden indi. Kadın kapıya çıktı. Sevinçten şaşırdı. “Aaa Oğuz, hoş geldin oğlum,” diyerek içeri buyur etti. 


Çocuk atlaya atlaya merdivenlerden indi. Apartman kapısından tam çıkarken kapıcıyla çarpıştı. Kapıcı “Mert yavaş oğlum!” Çocuk heyecanlı “Abbas amca servisi kaçıracağııım!!!” Koşa koşa sokakta gözden kayboldu.  


Kadın önde adam arkada koridorda yürürken “Anne, çocuk kim?” Kadın “Mert, her gün gelir.” Adam olup bitenden hiçbir şey anlamamıştı. Salona geçtiler. Kadın pencere önünde masanın yanındaki koltuğa oturdu. Adam masanın ortasında duran kavanozu görünce afalladı. Dizlerini kırıp çöktü. Kavanozda uçuşan uğur böceklerine bakakaldı. “Anne bunlar nereden çıktı!” Kadın bilgelik dolu bir tonla “Oğlum herkesin biraz da olsa uğura ihtiyacı var.” Adam masanın diğer tarafındaki koltuğa oturdu. Bilmiş bir tavırla “Şu inançların yok mu! İnsan kendi şansını kendi yaratır.” Kadın “Dur, ben sana kahve yapayım,” deyip kalktı. Salondan çıkarken adam arkasından “Sarman ortalıkta yok?” “Mutfaktan kadının sesi “Geçen hafta öldü.” Adam ceket cebinden küçük bir poşet çıkarıp masaya bıraktı. “İlacın kavanozun yanında.” 

***

Kadınla çocuk dostluklarını ilerletmişler zamanlarının bir kısmını uğur böceklerini de alıp dışarıda geçiriyorlar, kadın çocuğu servise kadar yolcu edip uğur böcekleriyle eve dönüyordu.

***

Çocuk apartman merdivenlerini ikişer üçer çıktı. Soluk soluğa kapı zilini arka arkaya çaldı. Ayakkabısının ucuyla kapıyı tekmeledi. Kadın çocuğun huyuna alışmış kızmıyordu. Kapı açılmayınca çocuk zili uzun uzun tekrar çaldı. Durdu. Yüzünü dehşet kapladı. “Abbas amcaaa, Abbas amcaaa!” Can hıraş çığlık çığlığa merdivenlerden indi.  

***

Orta yaşlı adam sırtı dönük büyük bir camın arkasından içeriye doğru bakıyordu. Tam karşısında yatakta uzanmış yoğun bakım cihazlarına bağlı kadın… Adamın gözleri yaşardı. Bir kadına bir hasta komodininde duran kavanoza baktı. Gözlerini sildi. Tebessüm etti. Bilgelik dolu bir tonla “İnsan kendi şansını kendi yaratırmış.”

Yorumlar