Şemsiyeci


Sağanak yağmur… Bankalar caddesi… Saçak, tente altlarına sığınmış insanlar… Cam kapı… Numara otomatı arkasında güvenlik görevlisi… Bekleme koltuklarında ellerinde sıra kâğıtları gözleri ışıklı tabelalarda müşteriler… Şık giyimli iki kadın yan yana gişe önünde dikiliyordu. Kıvırcık saçlı kadın çantasını açıp para destelerini istemeye istemeye gişeye koydu. Memur desteleri cihazda saydırıp aldı. Banka cüzdanını kadına teslim etti. Diğerinin sesinde ‘ben uyarmıştım’ manası “Üzülme artık Esin, iflastan kaçman mümkün değildi.” Beraber kapıya yöneldiler. Esin kolu tuttu. Dışarıya kederle baktı. Su sıçratan arabalar… “Evren bana karşı Melis.” Melis ittirip kapıyı açtı. Önden çıkıp tente altına geçti. Arkasından Esin. Melis “Paran borçlarına yetti daha ne olsun.” Çantalarını baş üzerlerine kaldırdılar. “Yetti yetti ama elimde avucumda hiç bir şey kalmadı.” Banka diplerinden yürüdüler. Saçlardan ceketlere süzülen su… Köşe başında sırt çantası plastik şemsiye yüklü bir adam belirdi. Omzuna astığı portatif şemsiyeliği açıp şemsiyeleri koydu. “Yirmi lira, yirmi lira.” Biri iki kişi derken sağı solu çevrildi. Kaldırım taşlarının arasına sıkışıp kopan ayakkabı topuğu… “Ayyy!” kopan çığlık… Merakla dönen bakışlar… Esin yere kapaklanacakken Melis bileğinden yakalayıp çekti. Esin öfkeli “Bak işte evren diyorum evren bana karşı.” Melis şemsiyeciyi fark etti. Bakışlarıyla gösterdi. Esin Melisin koluna girdi. Hızlı hızlı yürüdüler. Şemsiyeci halden anlamış şemsiyeleri hazırlamıştı. Açılan çanta… Son banknot… Şemsiyeci cebinden bir tomar para çıkardı. Aldığı banknotu araya sokuverdi. İşaretle başparmağına tükürüp uçları tek tek saydı. Para üstünü tomardan çekip uzattı. Esinin tiksintiyle kısılan gözleri, büzüşen dudakları… “Iıı!” Şemsiyelerin altına girip devam ettiler. Esin mız mız “Of of, hem iflas et, hem topuk kopsun,” derken Melis gülerek “Evren sana karşı.” Esin durdu “Evet öyle! Karşı olmasa neden iflas ettim?” Melis başını hafif arkaya çevirip kaşıyla şemsiyeciye işaret etti.

Yorumlar