Restorasyon


Yeni Cuma Parkı… Göğe uzanan dalların arasından süzülen güneş ışıkları arnavut taşlarıyla döşenmiş zemini aydınlatmaktaydı. Masalar; bazılarında hoşsohbet, gülen gözler, şen kahkahalar… Bazılarındaysa kederli bekleyiş, suskunluk, asık suratlar… Metal restorasyon levhalarıyla çevrilmiş, minaresiyle buradayım diyen Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camii…

Kırklı yaşların sonunda kirli sakallı, soğuktan büzüşmüş, resim çantası omzunda asılı bir adam Yeni Cuma Parkı tabelası altından geçip cay ocağına yöneldi. Bakışlarından boş bir masa aradığı anlaşılıyordu. Bir tane fark etti. Sandalyeyi çekip oturdu. Gözleri diğer masalarda gezinirken çaycı elinde tepsi sokuldu. “Bırakayım mı?” Başıyla kabul ettiğini belirtti. Çaycı bardağı bırakıp ocağın arkasına doğru sora sora devam etti. Bardaktan yükselen beyaz duman… Çaya atılan bir küp şeker… Gözlerini kırpmadan karıştırırken başka bir adam yanı başında dikildi. “Rasim!” Kaşığı yavaşça çıkarıp tabağın kenarına iliştirdi. Başını kaldırdı. “Hoş geldiniz Erkan Hocam.” Yaşlı, kıvırcık saçları beyazlamış adam Rasim’in karşı sandalyesine oturdu. Endişeyle “İki gündür sana ulaşamayınca korktuk, telefonun da kapalı.” Rasim çantasından kâğıtlar çıkarıp masaya serdi. “Eşimle kavgalıyız. Ne yapacağımı bilemedi. Telefonu kapattım. Biraz başımı dinlemek istedim hocam. Otelde kalıyorum. İçiniz rahat olsun rölöve çizimlerini bitirdim.” Erkan kâğıtların üzerine eğildi. Mırıldanıyordu. “Yapının cümle kapısı… Silmelerle oluşan bir çerçeve… İki renkli taşın kullanıldığı basık kemerli kapı… Üzerinde iki renkli taş örgülü sivri kemer…” Alttaki kâğıdı aldı. Gözlerinin önüne kaldırdı. “Kemerin kilit taşında küçük ve iki yanında büyük birer rozet…” Rasim devam etti. “Düzenleme üstte bir sıra palmet dizisiyle tamamlanmış.” Erkan çizimleri bir araya topladı. Gözlerini Rasim’e dikti. Camiyi işaret ederek “Evliliğin de senin camiin Rasim. Pertev paşa camii yıkılırsa yapıyı oluşturan kesme taşların, sekizgen kasnak üzerine oturan kubbenin kutsallığı kalır mı? Evlilik yıkılırsa eşinle senin kutsallığınız kalır mı Rasim!” Restorasyon iskelesi… Kubbe… Kesme taşlar… Rasim camiye dikkatle bakıyordu. Erkan sözüne ara vermeden “Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Selim dönemlerinde vezirlik yapmış olan Pertev Paşa’nın isteği üzerine vefatından sonra kethüdâsı Sinan Ağa İstanbul-Şam-Bağdat sefer ve kervan yolunun kenarında Mimar Sinan’a külliyeyi yaptırmış. Camiyi yaptırmak, yüzyıllar boyu ayakta tutmaya yetiyor mu Rasim?” Rasim başı öne eğik kısık sesle “Hayır,” “Hayır tabi ya, iyileştirmek, bakımını da yapmak gerekli.”
*
Erkan iskelenin altında bir grup işçiyle konuşuyordu. Genç bir kadın gözleri elindeki kâğıtlarda Erkan’a yanaştı. “Hocam, Rasim gelecek mi? Kemerin ölçülerini belirtmemiş.” Erkan kâğıdı alıp incelemeye koyuldu. “Rasim başka bir restorasyon işinde.” Kadın şaşırdı. “Çok çalışıyordu, neden ayrıldı.” Erkan gülümsedi.
*
Açık büfe tezgâhları… Kahvaltılıklar… Hamur işleri… Kızartmalar… Yaşlısı, genci, kadını, erkeği tabakları dolduruyordu. Rasim peynir alırken kulağına kadın dudakları değdi değecek yaklaştı. “İzin aldığına inanamıyorum. Harikasın aşkım.” Kondurulan bir öpücük…

Yorumlar