Bitiş


Bisiklet yolunda iki genç erkek yan yana bisiklet sürüyordu. Kaldırım tarafındaki eşofmanlı diğeri spor giyimliydi. Eşofmanlı olanı “Seçmeler bir saat sürer. Stada gelirsin. Bilardoya geçeriz.” Diğeri keyfi yerinde “Melis’le buluşacağım, kusura bakma kanka.” Dört yol ağzında yavaşlayıp durdular. Yol müsait olunca spor giyimli sağa eşofmanlı düz, stada doğru devam etti. Stat duvarı yol boyu uzanıyordu. Sporcu girişine yanaştı. Bisiklette inerken arkasından genç bir kız koşarak geçti. Kız başını çevirdi. Kısa bir an göz göze geldiler. Kızın arkasından baka kaldı. Kız yavaşlayıp durdu. Duvara dayalı banka yürüyüp oturdu. Soluklanıyordu. Kapıda orta yaşlı bir adam belirdi. “Heyyy Mert!”

Futbol sahası çevresinde atletizm pisti… Aralıklı dizilmiş engeller… Tribünlerde seyrek oturmuş seyirciler…

Yedek kulübelerinde oturan atletler hakemle beraber ayaklandılar. Mert arkada yürüyordu. Tribünden bir adam atlayıp sahaya girdi. Nefes nefese Mert’e yetişti. Heyecanlı “Mert, son yüz metreye kadar kendine yüklenme,” derken Mert adamın sırtını sıvazladı. “Hocam, rahat olun. Hallederim.”

Atletler kulvarlara sıralanırken adam tribüne koşuyordu.

Ayakta bekleyen atletler… Anons yapıldı. “1. Kulvar Mert Atalay… Başarılar diliyoruz.”  Atletler başlama pozisyonlarını aldı. Havaya kalkan silah… Patlama sesi…

Tribünlerde atletlerin arkadaşları, akrabaları, antrenörleri heyecan içinde ayağa fırlamışlardı. “Hadi Mert, hadi.” Adam gözünü kırpmadan Mert’i takip ediyor kendi kendine konuşuyordu. “İlk yüz tamam, sabret sabret, ikinci yüz,” derken Mert hız kesmeden kulvardan hemen sonra pistten çıktı. Sporcu kapısına doğru koşuyordu.

Yorumlar