Yıkım


Sahil… Köpüklü dalgalar… Tek tük martılar… Kuma daldırılan plastik kürek… Çocuk hevesle kovayı kumla dolduruyordu. Kürekle, kum dolu kovanın üzerine birkaç defa vurup sıkılaştırdı. Kovayı alıp dalgaların ulaştığı ıslak yerden az öteye kurduğu kalenin yanına emekledi. Doğruldu. Kovayı ters çevirip önceden diktiği burcun yanına yerleştirdi. Yavaşça kovayı yukarı doğru çekti. Yan yana onlarca burç… İhtişamlı bir kale… Çocuk ayaklandı. Şemsiye gölgesinde uzanmış çifte doğru el salladı. Seslenecek oldu. Ayak bileklerine kadar gelen kocaman bir dalga... Yerle bir olmuş kale… Sahile karışmış burçlar… Denize dönen dalga, vahim bir tablo… Çocuk dondu kaldı. Elden düşen kürek… “Neden ben!” Çocuk kovayı aldı. Öfkeyle atılan kararlı adımlar… Kıyıya iyice yanaşıp kuma daldırdı. Avuç avuç doldurulan kum… Eliyle kovanın ağzını düzeltti. Fırlayıp kale yerine koştu. Çömelip kovayı ters çevirdi. Burcu dikecekken durdu. Başını kaldırdı.

Yorumlar