Küçük büyük


Eski satranç tahtası… Kırık köşeler… Solgun renkler… Çocuklar karşılıklı masaya oturdu. Kıvırcık saçlı, bez torbanın ağzını açıp taşları döktü. Ahşap taşlar… Vernikleri soyulmuş… Kırık burunlu at… Tacı kopmuş şah… İçlerinden siyah bir piyon yeni… Çocuklar taşları çabucak dizdi. Çilli çocuk beyaz atla açılışı yaptı. Yeni piyon atların, kalelerin, fillerin özgür hareketlerine hayran hayran bakıyordu. Kıvırcık saçlı, yeni piyonu ileri sürdü. Piyonun gözleri önünde büyük bir mücadele devam ediyordu. Tahtanın yanı… Devrilmiş siyah bir fil, beyaz bir at… Siyah vezir piyonun yanından hızla geçti. Piyonun parlak gövdesinde vezirin beyaz kaleyi devirmesi yansıyordu. Yeni piyon üzgündü. Şah… Girdiği binlerce savaşın derin izleri üzerinde… Piyonun yanına geldi. Piyon toparlandı. Tahta dışına çıkan filler, piyonlar, atlar… Siyah vezir kaleyle at arasında pusuya düştü. Kaleyi devirdiyse de… Atın heybeti altında yok olup gitti. Tahtada tek tük taşlar… Beyaz şah, at, fil… Siyah şah, piyon, kale… Çekilen şahlar… Piyon tek tek ilerlerken beyaz fil siyah kaleyi ezdi. Çilli çocuğun sırıtan yüzü piyonun parlak gövdesinde dalgalanıyordu. Piyonun yüreği daraldı. Şaha baktı. Nerdeyse çürümüştü ama dimdik ayaktaydı. Sanki tahtada büyük bir ordusu vardı… Piyon bir kare daha gitti. Tahtanın sonu… Hiçlik… Aşağıdan yukarı titredi. Varlığı sarsılıyordu. Havalandı.

Beyaz şahın gövdesinde siyah vezir yansıdı. Vezir büyüdü büyüdü… Şah mat.

Yorumlar