Ortaokul
çağında erkek çocuğu laptopu kucağına almış dikkatle ekrana bakıyor parmakları
yön tuşlarında kıpırdanıyordu. Salonun kapısından üzerine top fırlatıldı. Hemen
yanına çarptı. Öfkeyle başını kaldırdı. Karşısına birinci sınıfa giden kız
kardeşi dikilmiş sırıtıyordu. Oğlan oralı olmayıp gözlerini ekrana indirdi. Kız
oflaya oflaya yanaşıp ekranı kapattı:
“Abi
ya, çok sıkıldım. Oyun oynayalım mı?”
Oğlan
düşünmeden:
“Hayır.”
Ekranı
kaldırırken kız tekrar kapadı:
“Saklambaç.
Ebe olurum.”
Oğlan
düşünceli düşünceli yanağını kaşıdı:
“Hayır!”
Kız
laptopa yapıştı. Dişlerini sıkmıştı:
“Kovalamaca.
İlk sen kaçarsın!”
Oğlan
laptopu kendine çekince kız üzerine abandı:
“Hayır!!”
Kız
vazgeçmeyip asılınca oğlan telaşlandı:
“Tamam,
tamam!”
Kız
laptopu bırakıp sıçradı:
“Yaşasın!”
Oğlan
ciddileşti:
“Doktorculuk
oynayacağız.”
Ekranı
açtı. Kapıyı işaret etti:
“Vur,
gel.”
Kız
fırladı. Eşikte üst başını düzeltti. Kapıya tıkladı. Oğlan otoriter sesle:
“Girin.”
Kız
hasta taklidi yaparak oğlanın önüne geldi.
“Doktor
Bey, karnım ağrıyor…” derken
Oğlan
sert bir bakış attı:
“Hanım,
hanım. Randevun var mı?”
Kız
şaşırdı:
“Yok.”
Oğlan
ekrana dikkat kesildi. ‘Çık’ anlamında elini salladı:
“Randevusuz
hasta muayene etmiyoruz.”
Pis
pis sırıttı:
“Oyun
bitti.”
Kız
boynu bükük kapıya doğru yürürken durup başını kaldırdı:
“Babaaa!”
Oğlana
döndü:
Yorumlar
Yorum Gönder