Sokak
lambası yurt binasının bir yanını aydınlatıyor diğer tarafın gölgesi ağaçların
üzerine düşüyordu. Bina önündeki durakta kızlı erkekli gruplar bekliyordu. İlk
katta bir odanın ışığı yanıyor, açık pencerenin tülü rüzgârda sallanıyordu.
Derli toplu yatakların arasına yerleştirilmiş çalışma masasında genç bir kız
başını kitaplara gömmüştü. Arkasındaki kapı açıldı. İçeriye başka bir kız
girdi. Küpelerini takarken boy aynasının önüne yürüdü. Saçlarını topladı.
Tavandaki ampulün ışığı bir anda zayıfladı. Sönecek gibi olurken tekrar
kuvvetlendi. Ders çalışan kız endişeyle lambaya baktı. “Lütfen sönmesin
Allah’ım. Matematik finali varken olmaz.” Diğeri ceketini sırtına geçirdi. Alay
dolu sesle “Sema, sinemaya çıkıyoruz. Gelir misin?” Sema kıza baktı. Gözlerinin
altı morarmıştı. “Dalga mı geçiyorsun! Çalışmam lazım.” Kitaplarına döndü.
“Yaşasın gıcıklıkkk!” Kapı hızla çarpılınca yerinde hopladı. Gözleri satırlarda
geziniyordu. Yatağın ayakucundaki gardırobun kapısı gıcırdayarak açıldı. Başını
yavaşça kapıya çevirdi. Gözlerini ayırmadan kalkıp gardıroba yürüdü. Elini kola
uzatırken giysilerin arasından uzun parmaklı, üzerinde derin yaralar açılmış
bir el uzandı. Sema dehşete düştü. Geri geri kaçınırken ayakları dolaştı. Yere
düştü. Yaralı elin yanına diğer el de geldi. Hemen arkalarında uzun saçlı,
sivri burunlu kocaman bir baş belirdi. Odaya doğru sıska, uzun kol ve bacaklı
başı tavana değen bir şeytan adım attı. Sema can havliyle ayaklandı. Oda
kapısına doğru korkuyla fırladı. Koridordan koşarak geçip merdivenleri
uçarcasına indi. Binanın demir kapısını olanca kuvvetiyle ittirip kendini
dışarı attı. Arkadaşları otobüs durağında bekliyordu. Nefes nefese yanlarına
geldi. Oda arkadaşı endişeyle “Ne oldu, iyi misin?” “Yok bir şey. Kafamı
dağıtayım. ”Otobüs durağa yanaştı.
Kampüs
yemekhanesinde kuyruk uzamıştı. Sema tepsisini kazanların önünden yemeklere
bakmadan kaydırıyordu. Çatal bıçağını alıp tepsiye attı. Elinde tepsi masalara
göz gezdirdi. İlk boş yere geçip oturdu. Kaşığı kâseye daldırdı. Çorbayla
oynuyordu. “Sema!” diye seslenildiğini fark etmedi. “Sema!” Oda arkadaşı tepsisini
karşısına bırakıp oturdu. “Neyin var?” Sema başını kaldırmadı. Kısık sesle lafı
geveledi. “Final kötü geçti. Yaz okulundayım. ” Arkadaşı çenesini tutup başını
kaldırdı. Sema’nın ağlamaktan şişmiş gözlerine baka kaldı. Sema tepsisini
bırakıp masadan kalktı. Kederle yemekhane tuvaletlerine yürüdü. Kapıya eli
gitmişti ki içeriden kız çıktı. Kapı kapanmadan aradan girdi. İki kabinden
birisinin kapısı açıktı. Aynaya baktı. Musluğu açıp suratına su çarptı. Sifon
sesi duyuldu. Yüzünü lavaboya doğru eğdi. Yıkarken yanına gelen kızın
ayakkabılarını gördü. Kız ellerini yıkayıp çıktı. Sema doğruldu. Kâğıt havlu
makinesine elini tuttu. Motorun çalışma sesi sona erdiğinde bir parça havlu
çıktı. Sema yırtıp aldı. Yüzünü kurularken aynadaki yansıma durdu. Aydınlatma lambalarının
ışığı bir anda zayıfladı. Sönecek gibi olurlarken tekrar kuvvetlendiler.
Yansımanın saçları yere kadar uzadı. Burnu sivrileşti. Kolları, bacakları
uzadı. Başı tavana değdi. Sema nefes almakta zorluk çekiyordu. Tuvalet
kapısının koluna yapıştı. Çekti. Kapı açılmıyordu. “Kahrolası şey!” Şeytan
aynanın dışına lavaboların üzerine ellerini koyup ayaklarını içeriye attı. Sema
çığlık çığlığa bağırıyor kolu hızla aşağı yukarı sallıyordu. Şeytan siyah
tırnaklı parmaklarını pençe yaptı. Havaya kaldırdı. Sema pençe başına inecekken
kapıyı açtı. Dışarı fırlamıştı ki durdu. Tuvalete baktı. Şeytan tavanda
emekliyordu. Sema geri dönüp kapıyı çekti. Şeytan önüne atladı. Sema dizlerinin
üzerine çöktü. Gözlerini sımsıkı kapadı. “Bitsin artık!” Pençe havaya kalktı Sema’nın
başına savruldu. Sema gözlerini yavaşça açtı. Şeytan arka arkaya pençelerini
savuruyor ancak Sema’nın başının içinden geçip duruyorlardı. Pençesini Sema’nın
karnına soktu. Sema karnına girip çıkan pençenin görüntüsünü şaşkınlıkla
izlerken kapı hızla açıldı. İçeriye temizlikçi girdiğinde şeytan kayboldu.
Sema çalışma masasında
başını kitapların arasına gömmüştü. Oda kapısı açıldı. Arkadaşı seslendi.
“Konser çok güzelmiş. Kaldır kafanı! Matematik bir yere kaçmıyor.” Sema ‘git’
işareti yapınca kapı çarpıldı. Kitapta altı çizili yerleri deftere geçirirken
tavandaki ampulün ışığı bir anda zayıfladı. Sönecek gibi olurken tekrar
kuvvetlendi. Defter sayfasından havaya doğru uzun parmaklı, üzerinde derin
yaralar açılmış bir el uzandı. Sema ayağa kalktı. Yaralı elin yanına diğer el
de geldi. Hemen arkalarında uzun saçlı, sivri burunlu kocaman bir baş belirdi.
Defter dışına çıkarken Sema gülümsedi. “Çok sıkıcısın” Defteri kapatınca şeytan
kayboldu. Pencereye yürüyüp aşağıya seslendi. “Selen, bekle geliyorum.”
Yorumlar
Yorum Gönder