Apartman
kapı önünde aşağı yukarı koyun kadar büyük köpek kaptan mama yiyordu. Son
taneyi de kıtırdatarak parçalayıp mideye indirdi. Beklemeden yürüyüp uzaklaştı.
Motosikletli kurye yavaşlayarak apartman önünde durdu. Arka seleye
yerleştirdiği çantaya uzandı. İki gazete alıp motordan indi. Kapıyı hafif
kuvvetle iterek açtı. Yan yana asılı posta kutularına gazeteleri sıkıştırıp
motora döndü. Tabletini kontrol edip motora gaz verdi. Arkasına bakıp trafiğe
karıştı. Hemen sonra kulağında kulaklık, spor kıyafetli genç kadın koşar adım
kapı önüne gelip yerinde birkaç adım sayıp durdu. Ayak parmak uçlarına uzanıp
gerildi. Doğrulup apartmana girdi. Posta kutusundan gazetesini alıp
merdivenlerden yukarı çıktı. Caddeden otobüs geçerken merdivenlerde acelesi
olan genç, şık giyimli adam belirdi. Hızla indi. Kapıyı tutup çekerken bir şey
hatırladı. Posta kutusuna uzanıp gazetesini aldı.
Araba
iskeletleri üretim bandında yavaş yavaş ilerliyordu. İşçilerden kimisi sağ,
kimisi sol kapıları monte ediyordu. Bandın bitişiğinde yayalar için çizgiyle
ayrılmış yolda şık giyimli adam dikilmiş elindeki sekreterliğe iliştirdiği
kağıda not alıyordu. Durdu. Kalemini gömlek cebine sokup sekreterliği koltuk
altına sıkıştırdı. Uygun adım yürürken çizgilerin dışına çıkmamaya çalışıyordu.
Çay makinesini geçti. Ofis katı, önünde gözüktü. Hızlandı. Merdivenleri teker
teker çıkıp ofise girdi. Kapı karşısındaki masasına oturup sekterliği önüne açtı.
Gözü yamuk duran klavyeye takıldı. Yavaşça düzeltti. Kalemlik, zımba, delgeç,
takvim… Gülümsedi. Başını notlarına eğmişti ki şakağına küçük bir silgi parçası
fırlatıldı. “Selamsız cyborg.” Başını çevirdi. Saçı başı dağınık, gömlek
yenleri pantolon dışına çıkmış, pis sakallı genç, koltuğundan kalkıp masa
kenarına dayandı. Kollarını kovuşturdu. “İş çıkışı karaokeye gidiyoruz Kerem.”
Kerem parça silgiyi tutup çöpe attı. Dikkatini notlara vermeye çalışırken
“Gelemem Savaş. On birde yatıyorum.” Savaş yanaklarını kocaman şişirip üfledi.
“Sana boşuna cyborg demiyorlarmış.” Savaş toparlandı. Kollarıyla bacaklarını
robota benzeterek yürüyor mekanik sesler çıkarıyordu. Kerem’in masasına
yanaştı. Saçlarını dağıtmaya çalışarak Kerem’i rahatsız ediyordu. Çekmecedeki
gazeteye gözü ilişti. Uzanıp aldı. Kerem’in canı sıkıldı. Ayaklandı. Savaş
gazeteyi açacak oldu. Kerem dişlerini sıkıp “Önce ben okuyacağım,” diye atıldı.
Gazeteyi kaptı. Savaş Kerem’in beden dilinden yaklaşan kavgayı anlayınca oyunu
bıraktı. Masasına yöneldi. “Cyborg, yalnız yaşamana şaşırmamak lazım.”
Kerem
gardırop aynasındaki pijamalı yansımasını yukarıdan aşağıya birkaç defa
dikkatle süzdü. Başını tamam anlamında sallayıp yatağa döndü. Başucundaki saat
on elli beşi gösteriyordu. Çarşafın bir ucunu tutup yavaşça açtı. Usulca
süzülüp sırt üstü uzandı. Çarşafı üzerine çekti. Lamba tavanda parlıyordu.
Gözleri kocaman açıldı. Fısıldadı. “Nasıl yani? ” Elektrik anahtarına baktı.
“Işığı söndürmeden mi yattım!” Kulaklarında gezinen Savaş’ın sesiydi. “Cyborg”
kelimesi aklından çıkmıyordu. Gece boyu ışığın altında bir sağa bir sola döndü.
Yorumlar
Yorum Gönder