Tavan
lambaları sırayla yanarken koridor boyunca uzanan tek kişilik hücrelerin demir
kapıları aydınlandı. Koridorun başında iki gardiyan belirdi. Coplarını kapılara
vurarak ağır adımlarla yürüyorlardı. Kapısına vurdukları hücredeki mahkûm
kimlik numarasını söylüyordu. Uzun boylu olanı sıkıntılı bir sesle “Emekliliğe
kaç senen var Alejandro?” Alejandro derin bir ah çekti. “On bir.” “Benim de on
beş.” “Nasıl geçer bunca zaman!” Hücrelerden birinden seslenildi. “Kusura
bakmayın sohbetinizi bölüyorum. Bir ricam var; coplarınızı vurmazsanız. Zaten
sayıyoruz.” Gardiyanlar mahkûmun sözlerini aralarında alaylı bir tavırla
tekrarlayıp güldüler. “Düşünce suçluları çok düşünceliler canım.” Kapılara daha
kuvvetle vurarak yürümeye devam ettiler. Koridor sonundaki hücreye
geldiklerinde durdular. Numarayı beklediler. Çıt çıkmıyordu. Arka arkaya kapıya
vurdular ama… “Alejandro görüş penceresini aç. Kendini asmış olmasın.”Alejandro
mandalı tutup kaydırmaya çalıştı. “Sıkışmış. Eduardo el atsana.”Alejandro geri
çekildi. Eduardo avucunu mandala yaslayıp abandı. Yüzünde ki izler derinleşmiş
dişlerini sıkıyordu. Pencere aniden açıldı. Eduardo yere savruldu. Avucunu
acıyla ovuyordu. Alejandro yüzünü pencereye yaslayıp içeri baktı. Aniden
mahkûmun parlayan gözlerini görünce irkildi. “Ananı…”Eduardo öfkeyle
Alejandro’yu ittirip pencereye geçti. “Şerefsiz. Konuşsana!” Mahkûm gülümsedi.
Gülümsemesi kahkahaya döndü. Sesi yükselirken Alejandro’la Eduardo sinir küpü
olmuş, kapıyı tekmeliyordu. Mahkûm görüş penceresinde Mickey Mouse’la Donald
Duck’ın kızarmış suratlarını keyifle seyrediyor, hücreyi dolduran Donald
Duck’ın genizden vaklayarak, Mickey Mouse’un ince kibar sesiyle ettiği
küfürleri kıkırdayarak dinlerken bir yandan alkışlıyordu. “Şov muhteşem!”
Yorumlar
Yorum Gönder