Delikanlı
elinde bayrak eşikte hızla ayakkabılarını giyiyordu. Arkasından telaşla ihtiyar
kadın yetişti. Kollarından tuttu. Gözleri yaşlı sesi kederli “Gitme oğlum!
Vururlar seni, gitme!” Delikanlı son teki de giyip kadının ellerinden kurtuldu.
“Boğaz köprüsünden geçemeyen sırattan nasıl geçer anne!”
Apartman
kapısında araba beklemekteydi. Erkek şoför yalnızdı. Merdivenlerden soluk
soluğa delikanlı indi. Oyalanmadan arabaya bindi. “Tarık çabukkk, askerler
köprüyü tutmuş!” Araba patinaj çekerek hareket etti. Evlerin ışıkları yanmakta
ikişer, üçer kişilik bayraklı gruplar sokağa iniyordu.
Askeri
araç hareketliliği trafikte yoğundu. Tarık paniklemiş gözleri fıldır fıldır
şeritlerde geziyordu. “Mehmet, herkes ayaklanmış.” Karşılık alamayınca başını
arkadaşına çevirdi. “Yer yerinden oynuyor sen de tık yok tık!” Mehmet gişeleri
işaret etti. “Yakın bir yere çekersin.” “İyi güzel de HGS yükledin mi? Ceza
yemeyelim!” Mehmet gülümsedi. “Senin kafa iyice gitmiş.”
Köprü,
tank ve zırhlı personel taşıyıcılarla kesilmiş, silahlı askerler duvar örmüştü.
Kalabalık her geçen dakika artmaktaydı. Ön saflardan bir grup, askerlerin
üzerine yürüyüşe geçti. “Mehmet, sıktı sıkacaklar ha!” “Tarık, korktuysan dön
geri!” Silahlar patladı. Grubun üzerine yaylım ateşi açıldı. Mehmet’le Tarık
yere uzandı. Etraf duman altı olmuştu. Sesler kesilince yavaşça doğruldular.
Büyük bir gürültü koptu. Sanki gökyüzünde bombalar patlıyor yer sarsılıyordu.
Boğazın suları üzerinde karanlık dev alevler yükselmekte gökyüzü kızarmış gül
gibi açılmaktaydı. Boğaz köprüsü ortadan kaybolmuş, alevlerin üzerinde ince bir
çizgi parlayarak uzanmaktaydı. Tarık çizginin başladığı noktaya adım adım
yaklaştı. Aşağıya baktı. Alevlerin derinliği başını döndürünce çömeldi.
Parmağını yavaşça uzattı. Değecekken parmak ucu kesildi. Mehmet usulca Tarık’ın
yanına geldi. Elini omzuna koydu. Ayaklarının altından açık mavi ışık yayıldı.
Tarık’ın yüzünde yaşadığı şok okunmaktaydı. Birkaç adım geri çekildi. Mehmet
göz açıp kapayıncaya kadar çizgi üzerinden geçip karanlıkta kayboldu. Tarık
derin bir soluk verdi. Ayaklarının altından mavi ışık yayılıyordu. “Neyse, ceza
yemeyeceğiz.”
Yorumlar
Yorum Gönder