Ameliyathane
buz kesmişti. Masaya yatırılmış genç adama bağlı cihazlardan yayılan kırmızı,
mavi ışıklar metal yüzeylerden yansımaktaydı. Kapı açıldı. Koridorun lambaları
ameliyathaneyi aydınlattı. Doktorlar iyice ihtiyarlamış adamı tekerlekli
sandalyeyle içeri soktu. Hemşire ışıkları açtı. Biri boş diğeri dolu yatakların
arasına girdiler. Koridordan ameliyathaneye doğru topuklu ayakkabı sesi ritmi
hızlanarak yaklaşmaktaydı. Orta yaşlı kadın endişeyle içeri girdi. Doktorlardan
yapılı olanı sandalyedeki ihtiyarı kucaklayıp boş masaya yatırırken hemşire
malzeme arabasını yatağın kenarına çekti. Kadın ihtiyarın uzandığı yatağa
yöneldi. Elini tuttu. Gülümsedi. “Seni tanıyabilecek miyim?” İhtiyar başını
genç adamın masasına çevirdi. “Orada uzanıyorum.” Kadın da genç adama baktı.
“Taşı sıksan suyunu çıkaracaksın.” “Bu sefer değil, çalışmaya paydos. Başkan
artık sensin.” “Tatilimizi planlayabilirim.” Hemşire kadına kapıyı işaret etti.
Limuzin
yavaşlayıp bahçe önüne park etti. Şoför fırladı. Arka yolcu kapısını açtı.
Topuklu ayakkabı asfalta bastı. Şoför elini uzattı. Kadın tutup çıktı. “Yarın
sabah yedide gelmiş ol. Trafiğe takılmayalım. Uçağı kaçırmak istemeyiz.” Kadın
alımlı tavırla bahçeye yürürken şoför arkasından baka kaldı. Kadın elini havaya
kaldırıp indirince şoför toparlandı. Kadının bahçe kapısını açmasıyla limuzinin
motor sesi bir duyuldu. Genç adam yarı çıplak, kazmayı toprağa savuruyordu.
Kadın şaşırdı. Evin kenarından arkaya doğru adımlarını hızlandırdı. Ne olduğunu
anlamaya çalışırken el çantasından biletleri çıkarttı. Adam kadını fark edince
durdu. Kazmayı omzuna yasladı. Yüzünde kocaman aptal bir gülümseme… Kadın
adamın yanına gelip başını çevirdiğinde ağzı açık kaldı. Bahçe şantiyeye
dönmüş, baretli onlarca adam, çimento kamyonu harıl harıl çalışıyordu. Kadının
bakışları adamın gözlerine değdi. “Aşkım boş durmayayım dedim. Yüzme havuzumuz
bitmek üzere. Ben de kamelya için temel kazıyordum.” Kadın biletleri adamın
göğsüne yapıştırdı. Aptal gülümseme kayboldu. Eli başının arkasına gitti.
Kafasını kaşıyor bir yandan da kıvırmaya çalışıyordu. “Tatili ertelesek.
Zamanımız bol. İş yarım kalmasın…” derken kadın biletleri yırtıp suratına
çarptı. Arkasına dönüp koşar adım uzaklaşırken burnundan soluyordu.
Adam
gözlüklerinin üzerinden baktı. Elindeki kâğıdı masaya bıraktı. Koltuğuna
yaslandı. “Donör bulundu. Beyin ölümü gerçekleşmiş.” Kadın kâğıda uzanıp aldı.
Okurken “Yakınları var mı? Diğer organların durumu nasıl?” Adam kahvesinden bir
yudum aldı. “Göçmen. Yakınlarına ulaşılamamış. Diğer organlar iyi durumda.
Sarhoşken düşüp başını mutfak tezgâhına çarpmış.” Kadın kâğıdı önündeki sehpaya
bırakıp bacak bacak üstüne attı. “Nasıl izin alındı?” “Vücuttan vücuda beyin
nakli operasyonlarında ülke tıp alanında üst sıralara çıkacağı için kamu izni
verilir.”
Kadın
öfkeden kudurmuştu. “Konuşulacak ne var!” Genç adam yataktan kalkarken çarşafı
üzerine sardı. Genç kız iç çamaşırlarını aceleyle giyip odadan çıktı. Adam bir
eliyle çarşafı tutarken diğer elini kadına doğru kaldırmış yavaş adımlar
atıyordu. “Dün gece arkadaşlarla fazla kaçırmışım. Kızı tanımıyorum bile.
Sarhoş olunca eve getirmiş. Sonrası da…” Kadına yanaşıp omuzlarından tuttu.
Sarılacakken kadın ittirip tokat attı. “Kirasını ödediğim dairede…” diye
üzerine yürüyordu ki adam kadını kolundan tutup savurdu. Kadın halıya kapaklandı.
“Yeter be! Doksanlık kocan bile senin yanında değil. Ofisinden çıkmıyor.”
Kadının yanına eğilip çenesini kaldırdı. Gözlerinin içine aşağılayıcı şekilde
baktı. “Ne kadar botoks yapsan da artık olmuyor. Dayanamıyorum.” Ayağa kalktı.
Gardırobun kapısını açıp gömleğini aldı. Kadın makyaj masasına doğru emekleyip
üzerinde duran vazoya uzandı. Yüzünde şimşekler çakmaktaydı. İki eliyle sıkıca
kavradı. Olanca kuvvetiyle adamın kafasına vurdu.
İhtiyar
adam gökdelenleri gören ofis terasında dikilmiş, şakaklarını ovuyordu.
Gözlerini, dişlerini sıkmış yanakları gerilmişti. Arkasından bir bardak suyla
hap uzatıldı. Adam hapı alıp ağzına attı. Bir yudum suyla yuttu. Kadın yanından
geçip korkuluğa doğru yürüdü. Yaslanıp kollarını kovuşturdu. Bakışları geceyi aydınlatan
ışıkların arasında kaybolmuştu. İhtiyar hüzünlendi. Kadına arkasından sarıldı.
“Keşke biraz daha zamanım olsaydı.” Sesi ağlamaklı oldu. Gözleri yaşardı.
“Tatile bile çıkamadık.”
Yorumlar
Yorum Gönder