Sahaflar
sokağının ışıkları Ramazan ayı boyunca gece yarısına kadar yanmaktaydı. Seyyar
çaycı bisikletinin çevresine taburelerini yaymış dört dönüyordu. Her yaştan
okurlar dükkân önlerindeki sepetleri ilgiyle karıştırıyordu. Genç kız bir kitap
aldı. Kapağındaki çeşit çeşit sebze, bakliyat, et, pasta, börek resimlerine
dikkatle baktı. Rastgele bir sayfa açıp okumaya koyuldu. Orta yaşlı sahaf
dükkândan çıktı. Vitrinin karşısına dikildi. Çerçevenin sağına soluna baktı.
Hesap yaptığı gözlerinden okunmaktaydı. Beğendiği köşeye elindeki afişi özenle
yapıştırdı. Arkasından geçmekte olan ailenin küçük çocuğu yazıyı heceleyerek
okudu. ”Ki-tap-lar ha-ya-tı-nı-zı de-ğiş-ti-rir.” Sahaf başını çevirdi. Çocukla
göz göze geldi. Ailenin büyüklerine durmalarını işaret etti. Sepetten küçük bir
masal kitabı bulup çocuğa verdi. Çocuk yürürken heyecanla sayfaları çeviriyor
annesine gösteriyordu. Sahaf afişe bakıp gülümsedi. Dükkâna dönerken kızın
“Güzel anlatmışlar,” diye mırıldandığını duydu. Durdu. Kıza yanaştı. “İçeri de
başka çeşitler de var.” Kız elini çantasına atıp cüzdan çıkardı. “Tarifleri
beğendim. Bunu alayım.” Kitapla parayı uzattı. Sahaf kitabı poşete koyup teslim
etti. “İyi günlerde okuyun.” Sokak yavaş yavaş boşalmaktaydı. Sahaf sepeti
toplayıp dükkâna soktu. Saatine baktı. “On ikiyi geçmiş. Seni daha fazla
bekletmeyelim. Eve almazlar.” Ahşap masada bir adam çayını yudumluyordu. “İşler
güzel. Hop oturup hop kalkıyorsun.” Sahafın suratı asıldı. Keyfi kaçtı. Masanın
kenarına oturdu. “İşler açıldı ama paralar lokantaya gidiyor. Benim ev bildiğin
ıssız ada.”
Yorumlar
Yorum Gönder