İki
genç erkek kuyumcudan çıktı. Telaşla kaldırım kenarındaki park yerine
koşturdular. Takım elbiseli sağ koltuğa oturdu. Spor kıyafetli direksiyona
geçip sinyal verdi. “Kıvanç, aklım almıyor. Ne demek evlenme teklifine de yazı
tura atıp karar verecekmiş. Çocuk oyuncağımı bu! Hadi, senin kız bir acayip ya
sana ne demeli!” Kıvanç ceket cebinden küçük kırmızı kutuyu çıkarıp açtı. Tek
taştan yansıyan ışık yüzünde gezinmekteydi. Gözleri sevinçten kocaman
açılmıştı. “Mert, ne desen haklısın kardeşim. Ama gönül bu… Serap, her işini
şansa bırakır. Çıkma teklifimi de yazı tura atarak kabul etmişti. Yazı gelirse
‘evet’, tura gelirse ‘hayır.’” Mert keyif dolu kahkaha attı. “Senin ki deli
cesareti. Serap seni nasıl seviyor? ‘Hayır’ gelse evlenmeyecek yani. Ayrılacaksınız.”
Kıvanç dikkatle kutuyu kapatıp cebine yerleştirdi. “Sevdiğinden şüphem yok.
Ailesine karşı çıktı. Kıvançtan ayrılmam ‘yazı’ geldi demişti.” Mert ani fren
yaptı. Gözlerini Kıvanç'a dikti. “Niye haberim yok!” Kıvanç mahcup oldu.
“Aramızda kalması için yazı tura atmıştı.” Mert vitesi takıp arabaya yol verdi.
“Ne halin varsa gör!”
İş
çıkışı trafik yoğundu. Kornalara öfkeyle basılmakta, dur kalkla ömürler
törpülenmekteydi.
Araba
yavaşlayıp kaldırıma yanaştı. Kıvanç camı açıp iş merkezinden çıkan kalabalığı
dikkatle süzdü. Gözleri Serap’ı aramaktaydı. “Orada!” Seri hareketlerle
arabadan indi. Başını camdan içeri uzattı. “Bıraktığın için sağ ol.” Mert
kalabalığa doğru koşan arkadaşının arkasından hayret dolu gözlerle
bakakalmıştı. “Neyse ne!” Trafiği kontrol etti. Yola çıkacakken Kıvanç’ın
kalabalığın içinde Serap’ın önünde bir dizinin üstüne çöküp yüzüğü uzattığını
gördü. Serap’ın şaşkınlığı yüzünden okunmaktaydı. Mert el frenini çekip
arabadan indi. “Oooha! Yapma kardeşim, yapma!” Koşar adım Kıvanç’a yöneldi.
Soluk soluğa arkasında durdu. “Benimle evlenir misin?” Kalabalık arasında
fısıldaşmalar duyulmaktaydı. Serap’ın başı öne eğildi. “Bozuğum yok.” Kıvanç
panikle ceplerini karıştırırken Serap gülümseyip çantasından bozuk para çıkardı.
Gözler üzerinde, havaya savurdu. Başlar parayla yukarı kalkıp aşağı inerken
Serap yakaladı. Nefesler tutuldu. Parmaklarını yavaşça açıp Kıvanç’a gösterdi.
“Tura!”
Kıvanç
yıkıldı. Yüzünden düşen bin parçaydı. Yavaş yavaş doğruldu. Yüzüğü kutusuna
koydu. Cebine sokuyordu ki Serap bileğinden yakaladı. Kutuyu alıp yüzüğü
çıkardı. Etekleri zil çalıyor, yerinde duramıyordu. Parmağına geçirip arkadaşlarına gösterdi.
Yorumlar
Yorum Gönder