Papa Franciscus, Aziz
Petrus meydanına açılan çalışma ofisinin penceresinden dikilitaşa bakıyordu.
Turistler meydanı geziyor, fotoğraf çekiyordu. Elinde kâğıtla kalemi derin düşüncelere
daldı. Pazar günleri yaptığı Angelus duasını hazırlıyordu. Pencereden esen
rüzgâr taze havayı ofise doldurmaktaydı. Derin bir soluk alıp esnedi. Gözlüğünü çıkarıp önündeki sehpaya bıraktı.
Gözlerini ovuştururken meydan birden bire parlayan güneşin yoğun ışığıyla
aydınlandı. Gözleri kamaştı. Bakmakta zorlanıyordu. Aydınlık aniden kayboldu.
Turistler ortalıkta yoktu. Kendini dikilitaşın önünde buldu. Ürperdi. Sessizlik
çökmüştü. Sağ tarafından yaklaşan bir siluet gördü. Dikkat kesildi. Silüet tekerlekli
sandalyeli bir adama dönüştü. Beyaz kıyafetli başka bir adam sandalyeyi
ittiriyordu. Franciscus rahatlamıştı. Onlara doğru koştu. Sevinçle el
sallıyordu. Birkaç adım kala durdular. Franciscus donup kaldı. “İsa Mesih?”
Muhteşem güzellikteki adamın vücudu beyaz bir ışıkla aydınlanıyordu. Elini,
bacakları diz altından kopmuş adamın omzuna koydu. Kalpleri aşkla dolduran bir
sesle “Fadi Ebu Salah,” diye tanıştırdı. Fadi heyecanla kucağındaki sapanı
sıkarken başını kaldırıp yüzüne baktı. Gözyaşlarına hâkim olamadı. İsa Mesih,
Franciscus’un şaşkın bakışları üzerindeyken sandalyenin önüne geçip çömeldi.
Fadi’nin dizlerine sevgiyle dokundu. Işık dizlerden aşağı doğru akıyor,
bacaklar beliriyordu. Doğruldu. “Kalk Fadi.” Fadi büyük bir sevinçle
sandalyeden kalktı. Sapan kucağından yere düştü. Fadi bacaklarına bakarken
Franciscus’un arkasından bir ses geldi. “Fadi Ebu Salah kardeşim.” Fadi sesin
sahibini görünce kelime-i şehadet getirdi. Büyük bir muhabbetle kucaklaştılar.
İsa Mesih Franciscus’a baktı. Gözlerini kaçırmadan eğilip yerden sapanı aldı.
Franciscus’un eli ayağı buz kesmişti ki bileğinden yakalayıp sıktı. Avcu
açıldı. Sapanı tutuşturup parmaklarını kapadı. Sıkmaya devam ediyordu. Franciscus kendine bakan gözlerde derin bir
öfke hissetti. Korku iliklerine kadar işledi. Bileğini kurtaramıyordu.
“Pietroooo!” Çığlıkları meydanı doldurdu. Kollarından, bacaklarından onlarca el
tutmuş vücudunu sarsıyordu. Kendine geldi. Kesik kesik soluyordu. Çevresinde
kardinaller toplanmıştı. Pietro bir bardak su uzattı. Franciscus bardağı
alırken kardinaller bileğindeki morluğu fark etti. Hepsi birden geri
çekildiler. Franciscus dehşetle fırladı. Sapan kucağından yere düştü.
Yorumlar
Yorum Gönder