Kepenk
gürültüyle açıldı. Biri uzun diğeri kısa adamların arkasından ışık vurmaktaydı.
Sokağın aydınlığı oto tamirhanesine doldu. Kısa olanı ellerini silkti. İçeri
girdiler. Araba iskeletleri liftlerle yukarı kaldırılmıştı. Kısa olanı önde
diğeri arkasında yazıhaneye yürüdüler. Uzun olanı yazıhane penceresinde yüzünün
yansımasına baktı. Saçları kaşlarının üzerine düşmüştü. Düzeltti. Kısa olanı
kapıyı açmakta zorlanıyordu. Tekmeyi yapıştırdı. Sigara kokusu etrafa sinmişti.
Uzun olanını öksürük tuttu. Kapıyı kapayıp misafir koltuğuna oturdu. “Hamit
usta, köpek bağlasan kaçar!” Hamit çalışma masasının arkasına geçti. “Zor
zamanlardayız Saffet, zor. Mali şube başımıza bela oldu.” Kasanın önüne eğildi.
Boynuna astığı anahtarı çıkarıp kilide soktu. Dönme sesi duyuldu. Kolu indirip
kasayı açtı. Gözlerde deste deste ellilik, yüzlük banknotlar lastiklenip
istiflenmişti. Hamit iki tomar ellilik alıp koltuğa kuruldu. “Saffet efendi
sıra sende. Elli bin hazır.” Saffet ayağa kalkıp pantolon cebinden cüzdanını
çıkardı. Mavi banknotları tek tek sayarak Hamit’in önüne dizdi. “Bin lira”
Hamit paraları mor ışığın altına tutup kontrol etti. “Hadi gene iyisin.”
Tomarları Saffet'e fırlattı. Saffet birini sağ diğerini sol cebine sokup
gerisin geriye döndü. Kapıya asılı aynayla karşı karşıya kaldı. Ayna kırılmış
dağılmak üzereydi. Saffet gözünün, burnunun, ağzının kaymış yansımasına
şaşırdı. Bir an için dona kaldı. Toparlanıp kapıyı açtı. Yağ birikintilerine
basmamaya çalışarak tamirhane önüne çıktı. Kaldırımda sağına soluna bakarken
yaşlıca bir adam yanaşıp selam verdi. Başında takke, omzunda çanta, elinde
makbuzu, sakallı yüzünde gülümsemesiyle bakıyordu. “Delikanlı sadaka belayı
defeder.” Saffet elini cebine attı. Tomarı çıkardı. İçinden bir ellilik
çekerken duraksadı.
Yorumlar
Yorum Gönder