Adam televizyon
karşısına oturmuş çerez yiyordu. Ağzına attığı parçayı yutmuştu ki öksürük
tuttu. Yüzü kızardı. Panikle ayağa fırladı. Salonda bir sağa bir sola seğirtti.
Boğazını temizledi. Derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı. Kanepeye uzanıp kapıya
doğru seslendi. “Çay oldu mu?” Mutfaktan cevap geldi. “Oldu canım,
dolduracağım.” Adam çerez tabağına baktı ama eli gitmedi. Yanına kızı geldi.
“İyi misin baba?” Adam başını sevip yanına oturttu. Haber spikeri 8 Mart Dünya
Kadınlar günüyle ilgili haberi okurken çocuk merakla “Kadınlar gününde ne
olmuş?” diye sordu. Adam televizyonun sesini kısıp ilgiyle “8 Mart 1857’de ABD'nin
New York kentinde dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir
tekstil fabrikasında greve başlamasından” konuya girip “Polisin işçilere
saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında
işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın
işçinin can vermesine,“ kadar anlattı. Çocuk soluksuz dinledi. Babasının lafı
bittiğinde elinden tutup kaldırdı. “O zaman çayları sen dağıtabilirsin.” Adam
gülümseyip yerine oturdu. “O başka bu başka.” Çocuğun suratı asıldı. Annesinin
yanına giderken adam seslendi. “Kızım, çayımı getirir misin?” “O başka bu
başka.”
Zihniyet hep aynı. Erkek egemenliği hiç değişmedi
YanıtlaSil