Takım
elbiseli kadın elinde meyve suyu bardağıyla eşikte dikiliyordu. Ayakkabılığa
yaslanmış çerçeveye ayakucuyla dokundu. “Ramazan, babanın fotoğrafı çok
eskimiş. Ama çerçevesi güzel. Belgeler için kullanırsın.” Yarım kalan bardağı
bitirip boşu bıraktı. “Fotoğrafı çöpe at gitsin.” Üşenmeden eğilip fotoğrafı
çerçeveden çıkardı. “Sergi sonrası fırına gelmeye çalışırım. Söz vermiş
olmayayım. Hamur kokusu midemi bulandırıyor.” Fotoğrafı çantasına sokmayı
denedi. Büyük gelince koridora fırlattı. “Halledersin aşkım.” Kapıyı çekip
çıktı.
Şehrin
en popüler caddesindeki fırında iftar sonrası tadilat devam ediyordu. Taksi
fırının önünde durdu. İhtiyar kadın ücreti uzattı. Şoför para üstü ararken
“Selman ustanın pideleri çok lezzetlidir,” diye övgüyle söz edince kadın
“Rahmetli kocamdı. Pidenin lezzetini sorduğumda “Hanım, “ derdi, “Lezzeti
elimden değil mübarek Ramazandan, bereketi Allahtan.” Açılan kapıdan kaldırıma
baston indi. Kadın taksiden çıkıp fırına yürüdü. Girişte durup dış cepheye
kurulmuş iskelede çalışan işçilere uzun uzun baktı. İçeriden bir adam “Anne hoş
geldin,” diye kadına seslendi. Kadın tebessüm ederek fırına yöneldi. Adam
ceketinin önünü ilikleyerek kapıya fırladı. “Ramazan kolay gelsin,” diyen kadın
elini uzattı. Adam öpüp sevinçle “Babamın rüyası gerçekleşiyor,” diye
yapılanları göstermeye, değişikliklerden bahsetmeye koyuldu. Kadın ilgiyle
dinlerken gözüne duvara asılmış çerçeve takıldı. Adım adım yaklaştı. Başını
yukarı kaldırdı. Heceleyerek okudu. “Marka tescil belgesi. Ramazan’s
pide.” Adamın sesi gurur doluydu.
“Ramazan pidesinin sadece markasını değil patentini de aldım. Artık bizden izin
almadan pide satılamayacak.”
Kil
sergisi klasik müzik notalarıyla çınlıyor, davetliler ikramlardan atıştırırken
çömleklerin hikâyelerini zevkle dinliyorlardı. Son parçanın sergilendiği
köşeden geçen davetliler çıkışa yöneldi. Grubun arkasında dikilen kadın
yorulmuştu. Etrafına bakındı. Mavi taşlarla süslediği çömleğin yanındaki
tabureyi fark etti. Derin bir soluk vererek oturdu. Gözleri, başının arkasından
uzanan iki elle kapatılınca biraz korktu. “Bil bakalım ben kimim?” diye soran
sesi “Füsun,” diye cevapladı. Füsun sevinçle “Davetiyen elime geçti güzellik,”
diyerek kadına sarıldı. İki arkadaş yavaş adımlarla sergiyi gezmeye koyuldular.
Füsun hayranlıkla “Esin, çamura ne güzel şekil verip pişirmişsin,” diye övdü. Esin
elini arkadaşının beline koyup “Sen de az değilsin. Ben çamura şekil verdim sen
de hamurcuya,” diye şaka yapınca gülüştüler. Füsun büyük bir zafer kazanmış
komutan edasıyla “Sen çamurdan çömlek ben hamurcudan iş adamı yaptım.
Tescilimiz patentimiz tamam,” diye koltuklarını kabarttı.
İhtiyar
kadın öfkeyle çerçeveyi tuttu. Açtı ağzını yumdu gözünü. “Babanın fotoğrafı
nerede!” diye hesap sordu.
Yorumlar
Yorum Gönder