Cadde
üzeri, geniş bahçeli evin önü, kaldırıma park etmiş arabalarla kapanmıştı.
Siyahlar içinde bir kadın kapıya çıktı. Misafirlerini arabalarına kadar
uğurladı. İnsanların yüzü gülmüyordu. Ağır adımlarla eve dönerken dengesini
kaybetti. İçeriden başörtülü Arap bir kadın durumu fark edip yardıma koştu.
Endişesi yüzünden okunuyordu. “Elizabeth iyi misin? Ambulans çağırayım mı?”
Elizabeth “Biraz uzansam geçer Farah,” diyerek kadının koluna girdi. Birlikte
yavaş adımlarla eve yürüdüler. Kocasının ölümü sonrası taziyeye gelenler
Elizabeth’in acısını arttırmıştı. Koridora girdiklerinde Elizabeth kendinden
geçmek üzereydi. Farah dikkatle kanepeye uzanmasına yardımcı oldu. Pencereleri
açıp komodinden kolonya şişesi aldı. Arkadaşının başucunda şakaklarını ovarken
yanlarına hızla bir delikanlı geldi. Burnundan soluyordu. “Senin ne işin var
burada!” diye Farah’tan hesap sordu. Annesinin gözlerine dik dik baktı.
“Babamla birlikte onlarca sivili konser çıkışı katleden teröristlerle bu kadın
Müslüman değil mi?” Farah’ın gözleri doldu. Kısık sesle “Allah’ın ne dediğini
İşidden değil de Kurandan öğrenseniz daha iyi olmaz mı?” diye sorabildi.
Elizabeth “David, bütün Müslümanlar bir değil. Farah akrabalarımızdan daha
fazla bizimle ilgilendi,” diye araya girdi. David annesinin Farah’a sahip
çıkması sebebiyle sinir küpü olmuş yerinde duramıyor bir o yana bir bu yana
öfkeyle yürüyordu. Kendi kendine söylenerek salondan odasına geçti. Kapıyı
arkasından sert çekti. Kadınların yürekleri hopladı. Elizabeth arkadaşının
rencide olmasından rahatsız oldu. Kendini zorlayarak doğrulup odaya yöneldi.
Farah “Babasının acısı taze, büyütülecek bir şey yok,” dese de Elizabeth odaya
girdi. David şarjöre mermi diziyordu. Elizabeth panikle şarjörü almaya
çalışınca David annesini kolundan tutup odadan dışarı çıkardı. Elizabeth
kocasına mı oğluna mı üzüleceğini şaşırmış hıçkırarak ağlıyordu. “Oğlumu katil
yapacaklar.” Farah Elizabeth’i yanına oturtup gözlerini sildi. Başını omzuna
yasladı. Sevgi dolu bir sesle “Bu gece Kadir gecesi. Kuranın indirilmeye
başlanıp sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu
gece. Dua edebilirsin," diye sakinleştirmeye çalıştı. Elizabeth duruldu.
“Ben Hristiyanım.” “Hristiyan olmanız Kadir gecesinde dua etmenize engel
değil.”
Gece
yarısı şehirler arası otobanın üzerinde ay parlıyordu. Araçların farları yolu
ışık nehrine çevirmişti. Siyah makam arabası nehirden ayrılıp benzinliğe girdi.
Açılan pencereden uzanan el, anahtarı pompacıya uzattı. Sinirli bir sesle
“Doldur!” diye emretti. Şoför koltuğundaki “Suudi petrol bakanlığından Hamid
El-Sabbah ihaleye fesat karıştırdığımız fark etti. Yarın elindeki belgeleri
ifşa edecek. Paçamızı nasıl kurtaracağız? Kafam durdu,” diye isyan etti.
Yanındaki “Endişelenme Aaron,” deyince, Aaron öfkeyle ellerini arka arkaya
direksiyona vurdu. “Nasıl öfkelenmem Ariel. Çevirdiğimiz dolap ortaya çıkarsa
İngiltere ticaret komisyonundaki işimizden olacağız.” Ariel radyoyu açıp klasik
müzik kanalı buldu. “Sakinleş artık! İşid’in üstlendiği Manchester’daki konser
saldırısında ölen güvenlik görevlilerinden birinin oğluyla görüşüyorum. Çocuk
tava geldi. Saldırıyı yapan İşid hücresinin finansçısı olarak Hamid El-Sabbah’ı
işaret ettim. Çocuk babasının intikamını alırken bizim de ihale sorunumuz
ortadan kalkacak.”
Güneş
ışıkları ağaç dallarının arasından süzülerek salona doluyordu. Arap adam boy
aynası karşısında geleneksel kıyafetini düzeltirken sırtına fırlatılan topla
sarsıldı. Arkasına döndüğünde sırıtan kızını gördü. Çocuk “Baba akşama eve
dönerken kavun getir olur mu?” diyerek adamın bacağına sarıldı. Adam şefkatle
çocuğun başını okşadı. “Neredesin Minel!” diye seslenen kadın sarmaş dolaş baba
kızı görünce “Allah muhabbetinizi artırsın,” deyip elindeki okul çantasını
çocuğun sırtına geçirdi. “Unutma babası kavunumuzu. Minel bugün ilk orucunu
tutuyor. İftarda yiyelim.” Çocuk sevinçle evden çıkıp caddede bekleyen servise
koştu. Kadın eşinin sessizliğinden rahatsızdı. “Petrol ihalesine mi canın
sıkılıyor?” Adam evrak çantasını kontrol
ediyordu. “Lortlar kamarasına belgeleri vereceğim.” Kadın kaygıyla eşine sarıldı. “Tehdit
aldığından bahsedecek misin?”
Farah
arka arkaya kapıyı çaldı. Açan olmayınca başını sağ tarafa doğru uzatıp
pencereden içeri görmeyi çalıştı. Camdan yansıyan ışık gözünü alınca çantasını
başına siper yaptı. Elizabeth kanepede uzanmış, gözleri kapalıydı. Farah
panikledi. Cama vurduysa da arkadaşını uyandıramadı. Hızla evin arka tarafına
dolandı. Mutfak kapısından içeri girdi. “Elizabeth!” diye seslenerek koşturdu.
Arka arkaya sarsınca kadın kendine geldi. Elizabeth hüzünlüydü. “David sen
gittikten sonra evden çıktı. Bir daha geri dönmedi.” Farah Elizabeth’i
kaldırdı. “Odasına gidip bakalım.” Birlikte odaya yöneldiler. Perdeler
kapalıydı. Etrafı laptoptan yayılan ekran ışığı aydınlatıyordu. Farah
Elizabeth’i yatağa oturtup bilgisayar masasına geçti. “Dün gece Kuran
indirilmiş.”
Yorumlar
Yorum Gönder