![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibmnLJrzjVBtarBI-QHqqZvnVyvM1oc1AG-BLltcBNjwXtmTaVp_A3obwfxxsllSwCQaivj6vkEn29m7NxkYIJTV-7L_WPrL-zRknTT_GByiXLABiUcevJreTrwZ9UD8vxYNa51Z8JAmM/s400/Jack-the-giant-slayer.jpeg)
Çocuklar, her gün öğleden sonra okuldan çıktıklarında Dev’in bahçesine gidip oynuyorlardı. Yumuşak, yemyeşil çimenleri olan geniş, sevimli bir bahçeydi. Çimenlerin üzerinde her yanı, yıldızlar gibi güzelim çiçekler kaplamıştı. İlkbaharda pembeli incili nazenin çiçekler açan ve sonbaharda bol bol meyve veren on iki tane de şeftali ağacı vardı. Kuşlar ağaçların dallarına konup öylesine tatlı öterlerdi ki, çocuklar onları dinlemek için oyunlarını bırakırlardı. Birbirlerine, “Ne mutluyuz burada!” derlerdi. ( Oscar Wilde-Bencil Dev-Seçme hikâyeler-Şule yayınları. )
Dev
bahis
On iki şeftali ağacı boyundaki dev,
hamakta uyuyan diğerine olanca gücüyle tekmeyi yapıştırdı. “Oscar, uyan! Öğlen
oldu. Çocukları gördüm. Bahçemize geliyorlar.” Yumuşak, yemyeşil çimenlere
kapaklanan Oscar homurdanarak doğruldu. Belini ovuyordu. Suratı asıldı. “David,
asabımı bozma! Hem sen yıldızlar gibi güzelim çiçekleri gübreledin mi?” David
burnunda sümük balonu, tezek bulanmış ayaklarına işaret etti. Sırıtıyordu. “Gübrelemem
mi? Üstelik yeriz diye şeftali topladım,” diye iyi haberi verdi. Oscar parmak
uçlarında yükseldi yola doğru baktı. Panikle kulübenin arkasına saklandı. David’e
“Sessiz ol. Çocuklar gelmiş. Ağaçların oradalar. Bizi görecekler,” diye fısıldadı.
David küçük adımlar atıyordu ki şeftali sepetine takılıp tökezledi. Oscar’ın
yüreği ağzına gelmişti. David sırıtarak Oscar’ın arkasına geçti. Dikkatle
çocukları izliyorlardı. İki gruba ayrılıp yakar top oynamaya başladılar. Oscar
başını omzu üzerinden biraz arkaya çevirdi. “Sağdaki takıma on altın koyuyorum,”
diye dudaklarını kocaman oynatarak sessizce bahsi açtı. David “On altın ne ki!
Benden sol takıma on beş altın,” diye kasıldı. Oyun kızışmıştı. Çocuklar yer
yer itişip kavgaya tutuşuyorlardı. Dallar hareketlendi. Gergin hava kuşların
tatlı tatlı ötmesiyle yumuşadı. Çocuklar oyunu bırakıp el ele verdiler. “Ne
mutluyuz burada!” diye tempo tutup dönerlerken Oscar öfkelenip yerden kaptığı
taşı kuşlara savurdu. “Cik cikinize de size de…” diyordu ki David ağzını
kapadı. “Onlar daha çocuk.”
Gizemli
kayboluş
Öğrencilerim her gün öğleden sonra
okul çıkışı evlerine gitmeden ortadan kaybolurlar, kimseye nerede olduklarını
söylemezlerdi. Bugün peşlerine takılmaya karar verdim. Sık ağaçların arasında
uzanan patika bir yolda yürüdük. Yumuşak, yemyeşil çimenleri olan geniş sevimli
bir bahçeye bir saatlik yürüyüş sonunda ulaştık. Çalıların arasına
gizleniyordum. Çimenleri üzerinde yıldız gibi güzelim çiçekleri görünce aklıma
sevgilim geldi. Fırsat bu fırsat birkaç kök koparıp ceplerime doldurdum.
Çocuklar şeftali ağaçlarına koşup dallarını taşladılar. Düşürdüklerini keyifle
yiyorlardı. On iki ağacın dallarında bir şey kalmadı. Şeftali çekirdeklerini
bir birlerine attıktan sonra yakar top oynamaya koyuldular. Öğlen sıcağı
demeden koşturuyor, toptan kaçıyorlardı. Ara kavga etmiyor değillerdi. Gözlerim
üzerlerindeyken omzuma bir kuş pisledi. Olacak iş değil. Yerden uzunca bir dal
alıp kuşlara salladım. Ötmeye başladılar. Çocuklar oyunu bırakıp ilgiyle ağaçlara
yürüyorlardı ki gözlerime inanamadım. Bir dev diğerinin ağzını kapıyordu.
Oscar
Yorumlar
Yorum Gönder