![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUAL_Dm3MS5Ilg6RQGjFm94bvGTZVYMG8E7l5Hth9JHubNW-T6lYClFyit25PMJg3tuuyrcs1OLegFeT5YgIilzI15R3hd5UdxlLsZ5iC3hc4X6KJ1YdKsH_u8eGDWNb0CA7aWdDHOkpU/s400/f752b9182d2e017282ace279e23937dd.jpg)
İndependent gazetesi dış haberler
bölümü Reina saldırısını ele alış şekliyle takdir toplamıştı. İngiltere’de
yaşayan Türkleri temsil eden bir heyet gazeteyi ziyaret ediyordu. Yazarlardan
Simon Calder “Yazımda batı dünyasının 39 kişinin hayatını kaybettiği Reina
saldırısı sonrası Türkiye'de tatile giderek dayanışma gösterebileceğini ifade
etmiştim. Terörün sonu ancak dayanışmayla getirilebilir,” diye sözünü
bitirdiğinde alkışlandı. Heyet başkanı “Gösterdiğiniz yakınlık sebebiyle siz ve
mesai arkadaşlarınıza Türk lokumu hediye etmek isteriz,” diyerek paketi sundu.
Simon masanın diğer ucunda oturan editörüne “Baker, birlikte fotoğrafımızı
çeker misin?” diye seslendi. Baker birkaç farklı açıdan fotoğraf çekimini
bitirince tamam anlamında başını salladı. Heyet memnuniyetlerini son kez ifade
ettikten sonra gazeteden ayrıldı. Baker makinedeki fotoğrafları Simon’a
gösterirken “Şefim verdiğiniz destek yerindeydi. Arkanızda durmamak mümkün
değil,” diyerek fikirlerine katıldığını belirtti. Simon “Ziyareti bir an önce
haberleştirelim,” diyerek Baker’i teknik masaya gönderdi. Dış haberler
sayfasına ziyaret haberiyle son hali verilmişti ki bir muhabir aceleyle
yanlarına geldi. Heyecanla “Saldırıya uğrayanların yakınlarıyla internet
üzerinden röportaj yaptım. Sayfaya koyalım,” diye flaş belleği Baker’e verdi.
Baker flaş belleğe umursamazca bakıp “Sayfayı bozamayız. Magazinden yer alalım
desek olmaz. Kraliçenin nerde gezdiğini, ne yediğini öğrenmek isteyenler daha
fazla,” diyerek muhabirin gömlek cebine soktu.
Pub, iş çıkışı çalışanların uğrak
yeriydi. Adelyn ve Farrah son kez güvenlik kameralarını kontrol ediyordu.
Yiyecek içecek sorumlusu bitkin bir halde yanaşıp “Belim koptu kızlar. Çok
yoğunuz. Hafta sonu İtalya ziyaretimizi ertelesek mi?” diye sorunca Farrah
küplere bindi. “Diana, mülteciler için yapılacak açık arttırmaya katılacağız.
İtalya’ya gidilecek.” Diana üstelemedi. “Kızma hemen. Dediğin gibi olsun.”
Adelyn’e dönüp “Sende bizimle gelir misin?” diye teklif etti. Adelyn bir an
için duraksayınca Farrah kıkırdadı. “O gelemez Türkiye’de bekleniyor. Mesajlar
durmadı.” Adelyn Farrah’ı cımırdı. “Kes şunu! Diana, erkek arkadaşımın doğum
gününe katılacağım,” diye ufak bir açıklama yaptı. “Ben çıkıyorum. AVM
kapanmadan yetişmeliyim. Hediye bakacağım,” deyip odasına yöneldi.
Baker şehir merkezinin dışındaki evine
keyifli bir sürüş sonrası ulaşıp aracını park etti. Oyalanmadan bahçeyi geçip
eve girdi. Eşi sofrayı hazırlamıştı. “Candis, ne kadar acıktığımı bilemezsin,”
deyip kadının boynunu ısırdı. Sandalye çekip salatadan başladı. Candis
“Yaramazlıkta üstüne yok,” deyip boynunu sildi. Çorbayı servis ederken Adelyn
yüksek sesle “Ben geldim,” diyerek ailesine katıldı. Baker nefes almadan
yiyordu. Sonunda çeşitleri bitirdi. Eşi vakit kaybetmeden kahvesini hazırladı.
“Türk heyeti ziyaretimize geldi. Teröre karşı dik duruşumuzu tebrik ettiler.
Reina sembol bir mekân oluşuyla önemli.
Unutmadan söyleyeyim; lokum getirmişler. Müthiş lezzetliydi,” diye
ballandırarak anlattı. “Adelyn, lokum yolunun üzerindeki AVM de satılıyormuş.
Uğrar alırsın.” Adelyn hafta sonu
Türkiye’ye nasıl gideceğinin bahanesini düşünürken bir anda aklında şimşek
çaktı. “ Baba, karanfil koyup dua etmek için hafta sonu Türkiye’ye gideceğim.
Meslektaşlarımı da ziyaret ederim.” Baker’in keyfi kaçtı. Kahveyi bıraktı.
Öfkeyle “Reina’yı bahane etme! Gitmeyeceksin. Bodrumda tanıştığın erkekle
buluşacağın ortada,” diye söylendi. Adelyn sinirden kaşığı bükünce Candis “Kıza
yüklenme Baker!” diye adamı uyardı. Baker büyük bir pişkinlikle “Lokum
demiştim!” diye üstelemesiyle Adelyn yumruklarını masaya “Almayacağım!” diye vurdu.
Baker alaycı gülümsemeyle “Türkiye’ye gidersen pubdaki işinden olursun. Eddy
iyi arkadaşımdır. Bir telefonum yeter,” diye gözdağı verdi. Adelyn ağlamaklı
masadan kalktı. Candis arkasından odasına koştu. Adelyn, annesi “Aç kapıyı,”
diye ısrar ettiyse de açmadı. Vaz geçmişti ki Adelyn bir şey demeden
bavullarıyla odasından fırladı. Baker “Nereye?” diye sordu ama Adelyn bir şey
demeden çıktı. Candis telefona sarıldı. “Cevap vermiyor. Senin yüzünden
sevgilisine kaçtı,” diyerek Baker’in üzerine yürüdü. Baker umursamadı. “Adam
zaten Bodrumda kulüp sahibiydi.” Candis sandalyeye çöktü. “Kendi ellerinle kızı
ittin,” diye suçladı. Baker kontrolünü kaybetmiş elini kolunu sallıyor, küfür
savuruyordu. Sürahiye çarpıp düşürdü. Candis gözü yaşlı kırıkları toplarken elini
kesti. Baker yardım etmek istediyse de Candis elini sertçe çekti. “İçimi de
böyle kanatıyorsun.”
Baker işler daha da
karışmadan kendini dışarı attı. Arabasına geçti. Direksiyonu tutmuş kafasını
toplamaya çalışıyordu. Telefonunu çıkarıp arama yaptı. “Eddy, sana geleceğim.
Canım çok sıkıldı,” deyip kapamasıyla gaza basması bir oldu. Hız kesmeden
soluğu arkadaşında aldı. Eddy uyku sersemi karşıladı. “Baker, seni garajda
ağırlayacağım. Eşim evde,” diyerek bir yastık ve battaniyeyle yer gösterdi. Deliksiz
bir uykunun ardından kafadarlar garajda bir araya gelip masa tenisi oynamaya
koyuldular. Baker “Eddy, bildiğin gibi değil. Eşim, kızım dağıldık biz,” diye
içini döküyordu. Eddy gidişattan memnun değildi. “Baker, sen yaşadıklarına çok
takılmışsın. Sürekli top kaçırıyor, dikkatini toplayamıyorsun. İki gün
bendesin. Tatili beraber geçirelim,” diye duruma el koydu. Baker raketi bırakıp
kanepeye oturdu. “Biraz mesafeyle belki işler yoluna girer.” Baker iki gün
boyunca bowling, sinema, balık tutmayla kendine gelmişti.
Eddy “Baker, yüzün gülüyor. Daha iyisin,” deyip arabanın anahtarlarını verdi.
Baker “Anahtar vererek kurtulamazsın. Bana kadar yarışalım. Sana duman
yutturayım,” deyip ortamı kızıştırdı. Arabalarına atlayıp yola koyuldular.
Trafik ışıkları hariç hız kesmediler. Heyecanlı bir rekabetle eve nasıl
geldiğini anlamayan Baker kaygılıydı. İçeri girdi. Kimse yoktu. Mutfağa yürüdü.
Masada bir kutu lokum duruyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder