Ötekinin acısı

Kamyonet pub’ın önüne park etti. Şoför ve yardımcısı kasaya çıkıp bira fıçılarını korumaların eşliğinde indirmeye başladılar. Kapıda iyi giyimli iki kadın olup biteni takip ediyordu. Fıçılardan biri yere düşünce gözlüklü olan çığlık attı. Arkadaşı koluna girip “Farrah, gerginsin. Ofise geçelim,” diyerek içeri soktu. Dans pistinden lavaboya yürüdüler. Farrah elini yüzünü yıkadı. “Adelyn, iyi ki yanımdasın. Müdürümsün diye demiyorum desteğinle ayaktayım.” Adelyn titizlikle Farrah’ın yakasını düzeltti. “Güvenlik firmasından on dakikaya kalmaz gelmiş olurlar. Sunumu hazırlayalım.” Farrah ıslak mendilin kokusunu derin derin çekti. “Reina’ya yapılan saldırı beni oldukça sarstı.” Adelyn ve Farrah terör saldırılarına karşı güvenlik önlemlerini arttırmanın gayreti içindeydi. Adely’nin “İstanbul’daki eğlence merkezine yapılan saldırı hepimizi üzdü. Türk halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Aynı sektörde olduğumuz için benzer tehditlerle karşı karşıyayız. Sizin de yardımınızla gerekli önlemleri alacağız,” diye yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan toplantı önlemlerin kararlaştırılmasıyla sona erdi. Farrah kararları incelerken “Finans sorumlumuzla da görüşelim,” diyerek telefon açtı. Adelyn gülümseyerek mesajlarını okurken elinde dosyasıyla bir kadın geldi. “Yıllık bilançomuz,” diyerek dosyayı masaya bıraktı. Farrah tabloyu incelemeye koyuldu. Adelyn “Ezgi, bütçemiz uygun mu bir bak bakalım,” diye firmanın sunduğu teklifi işaret etti. Ezginin teklifi almasıyla bırakması bir oldu. “Kuzenim Reinadaymış. Çok şükür bir şeyi yok. Hafta sonu ziyaretine gitmek istiyorum. İzin verir misiniz?” Farrah evet diyecek olmuştu ki Adelyn gözü telefonda “Olmaz. İşlerimiz yoğun. Daha sakin bir zamanda,” diye kestirip attı.               

İndependent gazetesi dış haberler bölümü Reina saldırısını ele alış şekliyle takdir toplamıştı. İngiltere’de yaşayan Türkleri temsil eden bir heyet gazeteyi ziyaret ediyordu. Yazarlardan Simon Calder “Yazımda batı dünyasının 39 kişinin hayatını kaybettiği Reina saldırısı sonrası Türkiye'de tatile giderek dayanışma gösterebileceğini ifade etmiştim. Terörün sonu ancak dayanışmayla getirilebilir,” diye sözünü bitirdiğinde alkışlandı. Heyet başkanı “Gösterdiğiniz yakınlık sebebiyle siz ve mesai arkadaşlarınıza Türk lokumu hediye etmek isteriz,” diyerek paketi sundu. Simon masanın diğer ucunda oturan editörüne “Baker, birlikte fotoğrafımızı çeker misin?” diye seslendi. Baker birkaç farklı açıdan fotoğraf çekimini bitirince tamam anlamında başını salladı. Heyet memnuniyetlerini son kez ifade ettikten sonra gazeteden ayrıldı. Baker makinedeki fotoğrafları Simon’a gösterirken “Şefim verdiğiniz destek yerindeydi. Arkanızda durmamak mümkün değil,” diyerek fikirlerine katıldığını belirtti. Simon “Ziyareti bir an önce haberleştirelim,” diyerek Baker’i teknik masaya gönderdi. Dış haberler sayfasına ziyaret haberiyle son hali verilmişti ki bir muhabir aceleyle yanlarına geldi. Heyecanla “Saldırıya uğrayanların yakınlarıyla internet üzerinden röportaj yaptım. Sayfaya koyalım,” diye flaş belleği Baker’e verdi. Baker flaş belleğe umursamazca bakıp “Sayfayı bozamayız. Magazinden yer alalım desek olmaz. Kraliçenin nerde gezdiğini, ne yediğini öğrenmek isteyenler daha fazla,” diyerek muhabirin gömlek cebine soktu.

Pub, iş çıkışı çalışanların uğrak yeriydi. Adelyn ve Farrah son kez güvenlik kameralarını kontrol ediyordu. Yiyecek içecek sorumlusu bitkin bir halde yanaşıp “Belim koptu kızlar. Çok yoğunuz. Hafta sonu İtalya ziyaretimizi ertelesek mi?” diye sorunca Farrah küplere bindi. “Diana, mülteciler için yapılacak açık arttırmaya katılacağız. İtalya’ya gidilecek.” Diana üstelemedi. “Kızma hemen. Dediğin gibi olsun.” Adelyn’e dönüp “Sende bizimle gelir misin?” diye teklif etti. Adelyn bir an için duraksayınca Farrah kıkırdadı. “O gelemez Türkiye’de bekleniyor. Mesajlar durmadı.” Adelyn Farrah’ı cımırdı. “Kes şunu! Diana, erkek arkadaşımın doğum gününe katılacağım,” diye ufak bir açıklama yaptı. “Ben çıkıyorum. AVM kapanmadan yetişmeliyim. Hediye bakacağım,” deyip odasına yöneldi.      

Baker şehir merkezinin dışındaki evine keyifli bir sürüş sonrası ulaşıp aracını park etti. Oyalanmadan bahçeyi geçip eve girdi. Eşi sofrayı hazırlamıştı. “Candis, ne kadar acıktığımı bilemezsin,” deyip kadının boynunu ısırdı. Sandalye çekip salatadan başladı. Candis “Yaramazlıkta üstüne yok,” deyip boynunu sildi. Çorbayı servis ederken Adelyn yüksek sesle “Ben geldim,” diyerek ailesine katıldı. Baker nefes almadan yiyordu. Sonunda çeşitleri bitirdi. Eşi vakit kaybetmeden kahvesini hazırladı. “Türk heyeti ziyaretimize geldi. Teröre karşı dik duruşumuzu tebrik ettiler. Reina sembol bir mekân oluşuyla önemli.  Unutmadan söyleyeyim; lokum getirmişler. Müthiş lezzetliydi,” diye ballandırarak anlattı. “Adelyn, lokum yolunun üzerindeki AVM de satılıyormuş. Uğrar alırsın.”  Adelyn hafta sonu Türkiye’ye nasıl gideceğinin bahanesini düşünürken bir anda aklında şimşek çaktı. “ Baba, karanfil koyup dua etmek için hafta sonu Türkiye’ye gideceğim. Meslektaşlarımı da ziyaret ederim.” Baker’in keyfi kaçtı. Kahveyi bıraktı. Öfkeyle “Reina’yı bahane etme! Gitmeyeceksin. Bodrumda tanıştığın erkekle buluşacağın ortada,” diye söylendi. Adelyn sinirden kaşığı bükünce Candis “Kıza yüklenme Baker!” diye adamı uyardı. Baker büyük bir pişkinlikle “Lokum demiştim!” diye üstelemesiyle Adelyn yumruklarını masaya “Almayacağım!” diye vurdu. Baker alaycı gülümsemeyle “Türkiye’ye gidersen pubdaki işinden olursun. Eddy iyi arkadaşımdır. Bir telefonum yeter,” diye gözdağı verdi. Adelyn ağlamaklı masadan kalktı. Candis arkasından odasına koştu. Adelyn, annesi “Aç kapıyı,” diye ısrar ettiyse de açmadı. Vaz geçmişti ki Adelyn bir şey demeden bavullarıyla odasından fırladı. Baker “Nereye?” diye sordu ama Adelyn bir şey demeden çıktı. Candis telefona sarıldı. “Cevap vermiyor. Senin yüzünden sevgilisine kaçtı,” diyerek Baker’in üzerine yürüdü. Baker umursamadı. “Adam zaten Bodrumda kulüp sahibiydi.” Candis sandalyeye çöktü. “Kendi ellerinle kızı ittin,” diye suçladı. Baker kontrolünü kaybetmiş elini kolunu sallıyor, küfür savuruyordu. Sürahiye çarpıp düşürdü. Candis gözü yaşlı kırıkları toplarken elini kesti. Baker yardım etmek istediyse de Candis elini sertçe çekti. “İçimi de böyle kanatıyorsun.”     

Baker işler daha da karışmadan kendini dışarı attı. Arabasına geçti. Direksiyonu tutmuş kafasını toplamaya çalışıyordu. Telefonunu çıkarıp arama yaptı. “Eddy, sana geleceğim. Canım çok sıkıldı,” deyip kapamasıyla gaza basması bir oldu. Hız kesmeden soluğu arkadaşında aldı. Eddy uyku sersemi karşıladı. “Baker, seni garajda ağırlayacağım. Eşim evde,” diyerek bir yastık ve battaniyeyle yer gösterdi. Deliksiz bir uykunun ardından kafadarlar garajda bir araya gelip masa tenisi oynamaya koyuldular. Baker “Eddy, bildiğin gibi değil. Eşim, kızım dağıldık biz,” diye içini döküyordu. Eddy gidişattan memnun değildi. “Baker, sen yaşadıklarına çok takılmışsın. Sürekli top kaçırıyor, dikkatini toplayamıyorsun. İki gün bendesin. Tatili beraber geçirelim,” diye duruma el koydu. Baker raketi bırakıp kanepeye oturdu. “Biraz mesafeyle belki işler yoluna girer.” Baker iki gün boyunca bowling, sinema, balık tutmayla kendine gelmişti. Eddy “Baker, yüzün gülüyor. Daha iyisin,” deyip arabanın anahtarlarını verdi. Baker “Anahtar vererek kurtulamazsın. Bana kadar yarışalım. Sana duman yutturayım,” deyip ortamı kızıştırdı. Arabalarına atlayıp yola koyuldular. Trafik ışıkları hariç hız kesmediler. Heyecanlı bir rekabetle eve nasıl geldiğini anlamayan Baker kaygılıydı. İçeri girdi. Kimse yoktu. Mutfağa yürüdü. Masada bir kutu lokum duruyordu.

Yorumlar