![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5XT4N2WwecdmjxRmg3eZ8bXsQkmw40EnjQToa90D2nGopQ-jr6PEL0GXLSLyZvSZYSR6HSsL-0Hf85EWaXAHxQICEszqG05XScTjIW2O7Jd2j5FEVmA57fwtQwQAXoQluWfnUIMUk0qw/s400/24-X-36-%25D0%25B4%25D1%258E%25D0%25B9%25D0%25BC%25D0%25BE%25D0%25B2-%25D0%25B8%25D1%2581%25D0%25BA%25D1%2583%25D1%2581%25D1%2581%25D1%2582%25D0%25B2%25D0%25BE-%25D1%2588%25D0%25B5%25D0%25BB%25D0%25BA%25D0%25BE%25D0%25B2%25D0%25BE%25D0%25B3%25D0%25BE-%25D0%25BF%25D0%25BB%25D0%25B0%25D0%25BA%25D0%25B0%25D1%2582-%25D0%25B6%25D0%25B8%25D0%25B2%25D0%25BE%25D0%25BF%25D0%25B8%25D1%2581%25D1%258C-%25D0%25BC%25D0%25B0%25D0%25B3-%25D0%25BC%25D0%25B0%25D0%25BD%25D1%2582%25D0%25B8%25D0%25B8-%25D1%2582%25D0%25B5%25D0%25BB%25D0%25B5%25D1%2581%25D0%25BA%25D0%25BE%25D0%25BF-%25D0%25BC%25D0%25B5%25D1%2585%25D0%25B0%25D0%25BD%25D0%25B8%25D0%25B7%25D0%25BC%25D1%258B-%25D0%25BE%25D0%25B1%25D1%2581%25D0%25B5%25D1%2580%25D0%25B2%25D0%25B0%25D1%2582%25D0%25BE%25D1%2580%25D0%25B8%25D1%258F-%25D0%25B7%25D0%25B2%25D0%25B5%25D0%25B7%25D0%25B4%25D0%25B0.jpg)
Plazanın yükselen kuleleri nefes
kesiyordu. Finans şirketleri yatırımcıların uğrak yeri olmuştu. Asansörde iki
bakımlı kadın üst katlara çıkıyordu. Aynaya bakıp makyaj tazeleyen “Buse, senin
falcı ilginç kadın. Ofisini foreks firmalarının olduğu kattan tutmuş,” diye
şaşkınlığını gizlemedi. Buse, arkadaşı ruju çantasına koyarken aldı.
Dudaklarına sürüp emdi. Bilmiş bir ifade kondurdu yüzüne. “Figen, şaşılacak ne
var! Takım elbiseli adamlar grafiklere bakıp analiz yapıyor bizim ki telveye.”
Figen heyecanlanmıştı. “Kaldı iki kat. Neye bakıp söylerse söylesin. Erkut’un
hali hal değil. Bir sıcak, bir soğuk.”
Araştırmacılar teleskopun arkasında
kuyruk olmuşlar, sırayla ayar ve görüntüleme işlemlerini öğreniyorlardı. Müdür
cephede askerlerinin başındaki komutandan farksızdı. “Söz konusu yıldızı 24
saat boyunca izlemeye devam edeceğiz,” diye hedef gösterdiğinde gizli açık
‘offf’lamalar duyulur oldu. Asıldı suratlar. "Yapacağımız gözlemlerin
sonuçları, kozmolojik bilgi için önemli ve karanlık enerjinin anlaşılmasına da
ışık tutacak,” diye bardağın dolu tarafını göstermeye çalışsa da gülmedi
yüzler. Otoritesini hissettirme
gayretiyle çattı kaşlarını. Dik dik araştırmacıları süzerek ”Gaia16aye ile
bizim aramızdaki bu görünmeyen ve tanımlanamayan yıldız kütleli cisim, bir kara
deliğin işareti olabilir, yakınında ikinci büyük bir cisim de olabilir. Nötron
yıldızı içeren bir çift yıldız, Jüpiter gibi büyük kütleli gezegeni olan ikili
bir sistem ya da karanlık madde için bir delil sayılabilir mi? Bunlardan
hangisinin doğru olduğu devam eden gözlemlerden çıkarılacak," diye
değerlendirme yaptı. Kuyruğun arkasında iki kişi çaktırmadan fısıldaşıyordu.
Yeşil süveterli olan oynatmadan dudaklarını “Hakan, müdür kara deliklerden
bahsederken karnımın gurlamasını, bastırarak zor durdurdum. Öyle böyle değil
fena acıktım.” Uzun boylu, top sakallı olan sırtına yumruğu yapıştırdı.
Dişlerini sıkarak “Arkana dönüp dönüp konuşma Erkut. Adam bizi kesiyor,” diye
uyardı. Erkut duracak gibi değildi. Cebinden bozuk para çıkarıp yüzünü Hakan’a döndü.
Eline tutuşturdu. “Eve kadar dayanamam atıştırmam lazım. Kararsızım; yazıysa
pizza turaysa döner.” Hakan uygun anı kollayıp parayı fırlatıp yakaladı. Elini
kaldırdığında “Yazı,” deyip parayı cebine “Hizmet bedeli,” diye indirdi. Erkut
vakit kaybetmeden telefonunu çıkardı. “Figen’e haber vereyim,” diye mesaj
yazmaya koyuldu.
Gece bunaltıcı bir sıcakla
bastırmıştı. Nöbetçi eczane tıkış tıkıştı. Figen kasa önünde ovarken
şakaklarını hapları bekliyordu. Üzgündü Buse. Eli kolu bağlı “Çok mu ağrıyor?”
diye sordu. Figen’in tadı kaçmıştı. Başıyla onayladı. İlacı kontrol ederken
dükkândan çıkıp ilk büfeden su aldılar. Figen hapı çıkarmıştı ki gelen mesajla
dikkati dağıldı. Hapı düşürdü. “Hay aksi şeytan! Sırasıydı,” diye söylendi.
İkincisini yutarken mesajı okudu. Sinirden güldü. Komik bir sesle “Pizzacı da
buluşalım yazmış. Pizza sevmediğimi kaç defa söyledim,” diye tekrarladı. Buse
kendini daha fazla tutamayıp patlattı kahkahayı. “Sendeki de ne şans. Falcı 3
vakte kadar evleneceğini, 3 vaktin günde ayda yılda olabileceğini söyleyerek
müjdeledi. Başın migrenden patlıyor. Şimdi de bu. Kızım var ya bu inek seni
almaz. Oyalar durur,” derken neredeyse dengesini kaybedip yere kapaklanacaktı.
Figen koluna girdi. Toparlanıp caddeden bir taksi çevirdi. “Sen pizzacıya ben
eve. Zile basma, anahtarınla girersin,” deyip atladı arabaya.
Pizzacı kapanmak üzere son
müşterilerini kabul ediyordu. Erkut tepsilerle masaya geldi. Figen’in gözü
sokakta, konteynırları gürültüyle kasasına boşaltan çöp arabasını takip
ediyordu. Erkut hevesle oturup kocaman bir dilimi kaldırdı. Bir yandan
gözlemevindeki buluştan bahsediyordu. Eriyen peyniri uzatıp kopardı. İçine
çekerken dudaklarının etrafı yağlanmıştı. İştahlı iştahlı "Bilinmeyen
kaynağın doğasını ortaya çıkarmak için Einstein'ın uzay-zaman eğriliğinin teyidi
özelliği taşıyan, türünün ilk örneği ve Samanyolu galaksimizde keşfedilen,
büyük öneme sahip bu ikili mikro mercekleme olayının yakından takibini
yapıyoruz," diye anlatırken nefessiz kalınca duraksadı. Figen’in
yemediğini fark etti. Mayonezi son dilime sıkarken ilgileniyormuş gibi “Günün
nasıl geçti?” diye sordu. Soğuk ses tonuyla “Falcıya gittim, üç vakte kadar
evlenecekmişim. Kiminle olduğu da belli değilmiş,” derken Erkut gözlerini
kırpmadan Figen’i dinliyor bir yandan da höpürdeterek ayran içiyordu ki
boğazına kaçtı. Öksür babam öksür! Parmağını Figen’in ağzına götürüp susturdu.
Bilmiş bilmiş “Tahmin, tahmin, tahmin. Ben de aynısı söylerdim,” diye küçümsedi
konuyu. Ekledi “Üstelik pizza ısmarlaman yeterdi. Fal işlerine avuç dolusu para
vermez misiniz? Çıldıracağım. Bilim var bilim.” Figen öfkeyle ceketini giyerken
içeriye, bilet satmak isteyen piyangocu, göz temasıyla kasadaki görevliden izin
alıp girdi. Son kalan masaya yanaştı. Bilet yelpazesini uzatıp “Şansınızı dener
misiniz?” diye güler yüzle sordu. Erkut tereddüt etmeden bilet çekerken Figen
hayretle “O ha yani,” deyip kalktı. Erkut afalladı. “Bunda kızacak ne var! Gel
sen çek.”
Yorumlar
Yorum Gönder