Ana içeriğe atla
Kadından Papaz olmaz diyorlar
Pazar günleri kasabalı
kiliseye gider, ayin sonrası komşular evlerine dönerken hal hatır sorar sohbet
ederlerdi. Bir grup orta yaşlı erkek çocuk parkının yanında dikiliyorlardı.
İçlerinden diğerlerine göre daha uzun olanı karşıdaki markete doğru seslendi.
“Dante, daha ne kadar bekleyeceğiz?” Kasada sırası gelen adam sepetindekileri
geçirip poşetledi. Yol boştu ama sağı solu kontrol edip karşıya geçti.
Poşetleri dağıttı. “Alması benden taşıması sizden. Maç için hazırız.” Sağlı
sollu ağaçların yükseldiği yol boyunca hararetli tartışmaları sürdü. Öne geçip
kapıyı açtı. “Buyurun bakalım.” İçeri dolan havayla yoz zerrecikleri havalandı.
Güneş ışığında parlıyorlardı. Hafif topallayan “Dante, ev havasız kalmış,”
deyip önce perdeleri arkasından pencereleri açtı. Atıştırmalıkları televizyonun
önündeki masaya yaydılar. “Kutsal Mezar Kilisesi’nde bir hafta beraberdik. Evi
nasıl havalandıracaktım!” Gözlüklü olan dibi yeşillenmiş kahve bardağını
göstererek kokladı. “Bir haftadan daha eski.” Uzun olan koltuğa gömülmüş omzunu
ovuyordu. “Beyler benim omzum geçmek bilmiyor.” Dante cipsleri tabaklara böldü.
“Hz. İsa’nın defnedildiğine inanılan lahitin etrafındaki kaplama mermer olunca altmış
saat uğraştık. Neyse ki kaldırabildik.” Diğeri enerji içeceklerini dağıttı. “Fernando,
seni uyardık. Bizi bekle. Tek başına mermere yüklenince olacağı buydu.” Kumandayla
uydu kanalını ayarlayıp dekoderin üzerine bıraktı. “Dün Kudüs’teydik bugün Roma’da.”
Gözler ekrandaydı. Basketbol karşılaşmasının oynanacağı salona canlı bağlantı
yapıldı. Oyuncular koçlarından son talimatlarını alıyorlardı. Zil çaldı. Topallayan
dürttü. “Dante, ev senin zahmet olacak ama kapıya bak.” Homurdanarak kalktı. Bakışlarını
kaçırmadan kapıyı açtı. İhtiyarca bir kadın sevgi dolu “Oğlum dönmüşsün,” diyerek
sarıldı. İçeri girdi. Televizyon başındakilere selam verdi. “Koca bebekleri toplamışsın.
Neyse rahatsız olmayın. Ufak bir temizlik yapacağım.” Banyoya geçti. Uzun olan “Kudüs’te
tartışma büyümüştü,” deyip konuyu tekrar açtı. Dante’nin canı sıkıldı. Enerji
içeceğini çalkalıyordu. “Fernando, konuyu yolda kapamıştık.” Kadın elinde yer
paspası önlerinden geçti. “Ev iyice dağılmış,” deyip topak olmuş bir çorabı
aldı. “Kıyafetler etrafta. Pislik almış başını yürümüş,” diyerek kokladığında
yüzü buruştu. Dante çileden çıktı. Eli kolu oynuyordu. “Papayı çıldırttılar. Kadından
neden papaz olmuyormuş.” Cips tabağına çarpıp yere döktü. Kadın kan ter içinde
kalmıştı. Tekrar paspasladı. Fernando vaz geçecek değildi. Bastırdı. “İsveç
Protestan Kilisesi Başpiskoposu Antje Jackelen bir kadın. Yoksa Katolik
papazlar, kadınlarla rekabet etmekten korkuyor mu?" Cips boğazına takıldı.
Arkadaşları sırtına vurdu. Panikle içecekleri devirdi. “Kilise kadınlara
papazlık hakkı tanımaya yetkin değil. İsa Peygamber'in tüm havarileri erkekti.”
Kadın iyice yorulmuş, sandalyede soluklanıyordu. “Dante, su kirlendi. Kovayı
doldurur musun?” Duymazdan gelince en sonunda patladı. “Kadından papaz olmaz
diyorsun ama kadın eli değmeyince evin hali ortada.” Temizlik malzemelerini
hiddetle koltuktakilere fırlatıp arkasına bakmadan kapıya yöneldi. Burnundan
soluyordu. “Bir kadın İsa peygamberin annesi olabiliyor ama Papaz olamıyor.
Külahıma anlat sen onu.” Dante toparlanıp yetişti. “Anne ütülenecekler vardı.” Ayakkabılarını
giydi. Elleri belinde gözleri kısıktı. “Papana söylersin!” Arkadaşları gülüştü.
“Bu üçlüktü Dante!”
Yorumlar
Yorum Gönder