Falcı Bacı

Kongre merkezi, edebiyat fakültesi psikoloji bölümünün düzenlediği seminerler dizisine ev sahipliği yapıyordu. Sunumlar aynı anda bitince salonlardan çıkanlar fuaye alanını hınca hınç doldurdular. Kafeteryada boş yer bulamayanlar hava almaya dışarı çıkıyorlardı. Kongre merkezinde sunum yapanların hazırlanabilecekleri odalara kadar ince detaylar düşünülmüştü. Dosya çantası omzunda bir kadın topuklu ayakkabılarına, dar eteğine rağmen adımlarını sıklaştırdı. Koridorun sonundaki odayı görünce daha da hızlandı. Hevesle kapıyı açıp içeri “Tekir aşkım,” diye girdi. Tombul bir kedi sallana sallana yanına yürüyüp mırladı. Kadın eğilip gıdısını okşarken sitemle karışık sevgi dolu bir ses odayı doldurdu. “Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı başkanımız Doçent Doktor Arzu Korkmaz. Seminerinizi zevkle dinledik diyemeyeceğim çünkü kediniz Tekirle haşır neşirdim. Bu arada aşkınızı kıskandım.” Arzu doğrulup arkadaşına sarıldı. Yanaklarını mıncıkladı. “Filizim; sen olmasaydın bir hafta Tekir’e kim bakardı? Sunumumu nasıl hazırlardım?” Kapı tıklanıp açılınca durdular. “Arzu Korkmaz’a çiçek getirdim.” Çiçekçi buketleri masaya bırakıp çıktı. Filiz merakla buketleri inceledi. “Kafaya sana fena takmış iki aşığın var.” Arzu kafası karışmış kedinin yanına oturup ayaklarını uzattı. “Veterinerlik fakültesinden Profesör Hilmi ve tıp fakültesinden bir başka Profesör Cüneyt.” Sözünü bitirdiğinde kapıda takım elbiseli bakımlı iki adam ellerinde çikolata paketleriyle belirdiler. Arzu şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. “Hilmi, Cüneyt!” Tekir Arzunun ayakucundan kalkıp adamlara yürüyüp paçalarına sürtünmeye başladı. Kuyruğu dikmiş hırlıyordu. Kediyi çaktırmadan itekleyerek uzaklaştırmak isteseler de kedi vaz geçmiyordu. Filiz paketleri alıp açmış birer ikişer çikolataları götürüyordu. Lacivert takım elbiseli olan endişeliydi.  “Arzu Hanım teklifimi düşündünüz mü?” diye sordu. Kadın yerden kalkıp kediyi kucağına aldı. Cevap vermedi. Diğeri öne çıktı. Kızgındı. “Hilmi Bey ayıp oluyor. Yaşınızdan başınızda utanın. Arzu Hanımla aramıza lütfen girmeyin. Maydanoz olmanızda bıktım usandım.” Ortam gerildi. Arzu kedisinin patisini adamlara döndürüp salladı. “Tekir, amcalara hoşça kal de bakalım.” Hızla odadan çıktı. Peşi sıra Hilmi ve Cüneyt de oda da durmadılar. Koridorda sanki yürüme yarışı yapıyorlardı. Hilmi pis pis sırıttı. “Cüneyt, Arzu benimle evlendiğinde arabanın anahtarını alacağım.” Hilmi’ye omuz atıp duvara sürttürdü. “Rüyanda görürsün.”   
  
İzbe merdivenlerden iki kat aşağıya indi. Otomatlar yanmıyordu. Kedi korkuyla miyavladı. Çantasından cep telefonunu çıkarıp flaşını açtı. Tinercilerin poşetleri merdivenlerdeydi. Hava sidik kokuyordu. Burunu tutarak birkaç merdiven daha indi. Kapıdaydı. Zile parmağını uzatmıştı ki kapı açıldı. Pespaye kılıklı kısa boylu bir kadın “Hoş geldiniz Arzu Hanım,” diyerek içeri buyur etti. Halılardan yükselen tozlar nefes almayı zorlaştırmıştı. Kadın önden yürüyüp sağdaki kapıdan içeri girdi. “Siz salona geçip dinlenin kahve yapıp geliyorum.” Arzu boş gördüğü ilk koltuğa oturdu. Deri döşeme yırtılmış sünger dışarıdaydı. Kenarları sigara yanığıyla doluydu. Kediyi halıya bırakmak isteseydi de kedi inmedi. Etrafa göz gezdirirken “Kahveniz,” demesiyle irkildi. Kadın karşısına oturdu. “Soğutmadan için.” Arzu birkaç yudumda bitirdi. Boğazı yandı. Fincanı çevirip kadına uzattı. Fincanı başı üzerinde üç kez çevirdi. “Ne için bakacağım?” Arzu nefes nefeseydi. “İki evlilik teklifi aldım. Hangi adamın beni daha çok sevdiğini öğrenmek istiyorum?” Kadın elinde fincan dondu kaldı. Göz bebekleri sabitti. Kırpmıyordu. Arzu koltuğundan kadına doğru yöneldi. “İyi misiniz falcı bacı?” diye sorarken dizine dokundu. Kadın aniden ayağa kalktı. Fincanı yere fırlattı. Telve halıya dağıldı. Arzu çığlığı bastı. “Korkma kızım. Senin sorunun cevabı kahve falında değil. Bir maymun var.” Kadın konuşurken oturduğu yerde gövdesini döndürüyor ellerini dizlerine bir koyup bir kaldırıyor, sesi bir alçalıyor bir yükseliyordu. “Çin'de yaşayan kâhin maymun ‘Geda’, ABD Başkanlık seçiminin galibinin Trump olacağını bildi. O maymunu getirmemiz lazım.” Arzu hipnoz olmuştu. Kekeleyerek “Getirelim,” dedi. Kadın durdu. “Sana pahalıya patlayacak. Haftaya gelirsin.”

Bir hafta boyunca Arzu ders vermeye gitmedi. Perdeleri çekti. Telefonu sessize alıp evden çıkmadı. Kedi kapalı kalmaya daha fazla dayanamayıp kapıyı tırmalayınca kendine geldi. Montunu giyip kapıyı açtı. Tekir’e tasma takarken kedi çevik hareketle elinden kurtulup fırladı. Panikledi. Tekir tasmasız dışarıda yürümeye alışık değildi. Arkasından fırladı. Merdivenlerden inerken yükselen güneş ışığıyla gözleri kamaştı. Apartmanın dışına çıktı. Kaldırımda sağa sola bakarak yürüyor “Tekirr,” diye sesleniyordu. Göremeyince morali bozuldu gözleri doldu. İlk sokağa saptı. Spor malzemeleri satan mağazanın önünde bir adam Tekir’e süt vermiş sırtını seviyordu. Arzu derin bir nefes alıp koştu. “Hakan Bey çok teşekkürler,” deyip çömeldi. Hakan gülümsüyordu. “Tekir acıkmış.” Kediyi severlerken kaldırıma pikap yanaştı. “Hakan, barınağa gidiyoruz. Haber geldi. Kısırlaştırma yerine hayvanları uyutacaklarmış.” Hakan öfkeyle ayaklandı. Pikaba atladı.  Arzu teşekkür edemeden arkasından baka kaldı.   

Şoför son vitese taktı. Işık ihlali yaprak sürüyordu. Egzoz gürültüsü caddeyi doldurdu. “Şerefsizler köpekleri öldürecekler.” Hakan dalgındı. Arka koltukta ki arkadaşı omzuna yumruk attı. “Kesin bir kadın var.” Şoför karnına dirseği yapıştırdı. Hakan sırıttı. “Var, var ama cesaretimi toplayıp açılamıyorum.” Arkadaki parmaklarını kıtırdattı. “Birkaç kafa kırınca cesaretini toplarsın.”

Arzu olup bitene şaşırmıştı. Tasmayı takarken gelen mesajla cebi titreşti. Doğrulurken okudu. Kediye baktı. “Tekir efendi falcı bacı öğleden sonra bizi bekliyormuş.” Arkasından bir arama yaptı. “Filiz sakin ol lütfen. İyiyim ben. Gel beni evin oradan al. Yolda anlatırım.”  
Petşopta kafes kafes üstüneydi. Hayvanlar huzursuz ortam mide bulandırıcıydı. İki adam kocaman bir kafesi kucaklamışlar koyacak yer arıyorlardı. Kısa boylu obez olan tedirgindi. “Celal maymunun kolyesinde ‘CEDA’ yazıyordu.” İri yarı olan işi şakaya vurdu. “Fırat abi, ‘GEDA’nın fiyatı çok yüksekti. Paramız buna yetti. Tahminleri bazen şaşsa da genelde tutuyormuş.” “Kolyeyi çıkarmıştın değil mi?” “Çıkardım abi. İçin rahat olsun.” Fırat’ın beli iyice büküldü. “Bırak Celal bırak!” Adam aniden bırakınca kafesin köşesi diğerinin parmaklarını ezdi. Acıyla “Yapacağın işe sokayım Celalll” diye çığlığı bastı. Ayakucunu tutup sandalyeye oturdu. Celal bozuldu. “Fırat abi abartıyorsun. Sokarımlı konuşma kalbini kırarım.” Eli belindeki çakıya gitmişti ki içeri falcı girdi. İkisi de esas duruşa geçti. “Maymunum nerede?” Kadın lafı uzatmadı. Arabanın arkasına kafesi koydurup parayı verdi. Yüzleri gülüyordu. İkisi de saydı. Dükkâna girerlerken ellerinden yakalanıp döndürüldüler. “Hakan ekipler gelmeden şunları benzetelim.” Petşopun içine sokuldular. Yalvarıyorlardı. Tekme tokat ne varsa patladı. Kaşlar açıldı. Gözler kapandı. Hakan evire çevire vuruyordu. Diğerleri hayvanların kontrollerini yaptılar. “Uzak doğudan getirilen hayvanları bulduk.” Hakan ellerini sildi. “Barınaklarla uğraştığımız yetmiyormuş gibi başımıza kaçak hayvan işi yapanlar çıktı. Satanında alanından burnundan fitil fitil getirmeli.” Elindeki listeyi kontrol eden “Maymun dışındaki hayvanlar burada.” Hakanın gözü döndü. “Kime sattınız lan zavallıyı.” Adamlar adresi öttüler. Listeyi kontrol edene döndü. Keyifliydi. “Kuşların adı listede yoktur. Ekleyelim.”         

Arzu otobüs durağında bekliyordu. Filiz önünden geçerken kornaya bastı. Az ileride durdu. Arzu binince dörtlüleri yaktı. “Ortalıkta yoktun. Nereye gidiyoruz?” “Falcıya.” Filiz kulaklarına inanamadı. “Ne işin varmış orada?” Düşünceliydi. “Beni en çok kimin sevdiğini öğrenmeliyim.” Sinyal verip yola çıktı. “Şu haline bak! Maymuna dönmüşsün. Seni en çok kimin sevdiğini keşfedeceğine kimi en çok sevdiğini keşfetsen nasıl olur.”

Edebiyat fakültesi öğle paydosunda tenhalaşıyordu. İki adam kararlı adımlarla Sosyal Psikoloji Anabilim Dalı başkanının ofisine yürüdüler. Kapıda ‘Doçent Doktor Arzu Korkmaz,’ yazıyordu. Aynı anda kapıyı çalıp içeri girdiler. Oda boştu. Cüneyt Hilmi’nin yakasına yapıştı. “Kimse yokken seni son kez uyarıyorum. Arzu’yla ben evleneceğim.” Hilmi alaycı bir kahkaha attı. Belinden yakaladı. Kavga büyürken içeri Tekir girdi. Adamların etrafında kuyruğu dik sallana sallana yürüyordu. Hızla toparlandılar. “Arzu Hanımm” Filiz dudağını büküp onları süzerken kedi tırnaklarını çıkardı. Tıslayarak üzerlerine sıçradı.

Yorumlar