Siber Mesafe

Son baharın güzelliği parka yansımış, solan yapraklar rüzgâra kapılıp sağa sola dağılmıştı. Gölet kenarında yürüyüşe çıkanlara köpeklerini gezdirenler eşlik ediyorlar, genç bir çift dalların altında piknik yapıyordu. Kolunu kızın omzuna attı. Kaygılıydı. Kızın gözü telefondaydı. Parmakları ekranda durmuyordu. Kulağına fısıldadı. “Çok güzelsin.” Oralı olmadı. “Anderson, yaramazlık yapma. Twit atamıyorum.” Kolunu çekti. Sakızını ağzında dolaştırıp “Nasıl buldun şu ayakkabıları. Amazonda süper indirimler varmış,” deyip patlattı. Dizlerini göğsüne çekip başını bıraktı. Çenesini kapattı. Derin bir sessizlik içinde durmak bilmeden filmlerden, indirdiği şarkılardan, instagram günlüğünden bahsetmesini dinledi.         

Federal Araştırma Bürosu (FBI) ofislerinde olağan üstü hareketli saatler yaşanıyordu. Toplantılar peş peşe yapılmış, sahadaki ajan ve muhbirlerden derlenen bilgiler analizciler tarafından inceleniyordu. Parasını yutan kahve otomatını sarstı. Çabası boşa çıkınca öfkelendi. Tekrar sarsacak oldu. Arkadaşı “Michael, sakin ol!” diye uyarıp kenara çekti. Burnundan soluyordu. “Jackson, nasıl sakin olayım biz inceleme yapalım saldırıyı New World Hackers isimli bir grup üstlensin. Adamlar dalga geçiyor.” Diğeri keyfi yerinde otomata bozukluk attı. Kahve dolarken mutluydu. “On milyonlarca internet sitesini etkileyen saldırının Çin ve Rusya kaynaklı olduğunu düşünürken ipuçları burnumuzun dibinden yapıldığını işaret ediyor sanki.” Genç kız pencere önünde laflayan ikiliye arkadan sessizce yaklaştı. Kilolu ve seyrek saçlı olanın koltuk altına “Abi merhabaa!” deyip parmak attı. İrkildi. Çok bozuldu. Arkadaşı gülmekten kahveyi ayakkabılarına döktü. Hiddetlendi. “Pamela, ne işin var burada!” Kız gözleri yerde kısık sesle “Buluştuğum çocuk var ya onu araştıracaktın.” Toparlandı. “Adı Anderson du değil mi? Temiz çıktı.” Kız sevinçten yerinde sıçrayıp sarıldı. Yüzü kızardı. “Haydi, git artık! Sarılmayı da kes.” Hızlı adımlarla koridorda kayboldu. Bardağı çöpe attı. “Michael, abartmıyor musun? Çıktığı çocuğu veri tabanında aradın. O da yetmedi ne kadar kurum varsa bilgi aldın.” Kravatını düzeltti. “Kimin ne olduğu belli mi!”

Garaj, garajlıktan çıkmış bilgisayar servisini andırıyordu. Yerlerde kablo yumakları masalardaki bilgisayarlara bağlanmışlardı. Onlarca kişi monitörlere gömülmüş tuş tıkırtıları etrafı doldurmuştu. Laptopunu açtı. Facebook’a girdi. Görüntülü aramayı başlattı. Hoparlör kapalıydı. Arkadaşı kabul edinceye kadar hamburger paketini açıp bir ısırık aldı. Görüntü geldi. “Karl, nasılsın dostum?” Arkadaşı :) yaptı. Cevap çabuk geldi. “Çok iyiyim. Twitter, Amazon ve diğer şirketleri felç ettik. Saldırımız dünyada yankılandı. Ama bunlar önemli değil. Seni buluşman nasıl geçti?” İkinci ısırığı alacaktı ki bıraktı. Hiç zorlanmadan :( gönderdi. “Siteleri ortadan kaldırmamız bir yerde iyi oldu. Hiç değilse kendinden bahsetti.” “Anderson, bunda üzülecek ne var? İlk buluşmanızda konuşamamış sürekli internet muhabbeti dinlemiştin. İnterneti ortadan kaldırdık.” Görüntülü arama kesilince patatesleri de bir kenara bıraktı. Kamerasını kontrol etti. Sorun kendisinde değildi. “Konuşmaya gene fırsat bulamadım. Sürekli kendinden bahsetti. Karl, görüntü gitti. Bağlantını kontrol et.” Arkadaşı cevap yazmadı. Görüntü gelmeyince meraklandı. “Karl, bak şu kamerana artık!” Çevrim dışı gözükünce daha fazla dayanamayıp ayağa kalktı. İki masa ötedeki arkadaşına “Kime diyorum, kamera diyorum. Bir şey anlatıyoruz değil mi!”

Yorumlar