İnsanlığın doğduğu gün “Guhanine”

Tıp merkezinde eşyalar toplanmış limana getirilmişti. Gece yarısı su dalgalıydı. İskeleye bağlı bot yerinde durmuyordu. Rüzgârlıklarını giymiş bir grup, metal çantaları bota dikkatle yerleştirdi. Göbekli olan “Açılalım artık,” deyip haritaya göz attı. İpi bir iki defa çekerek motoru çalıştırdı. Bir diğeri iskeleye bağlı halatı çözdü. Dalgaların sesi patırtıyı bastırdı. Sırt çantasından telsizi çıkartıp uzattı. “Balıkçı teknesini arayıp haber verin.” Tabletini açtı. Ekran ışığı terden ıslanmış yüzünü aydınlattı. “İstatiksel genetikçi Ryan Bohlender ve ekibi, modern insanlardaki soyu tükenmiş insansılara ait DNA’ların hangi miktarlarda yer aldığını araştırıyor. Çalışmalarında bizim araştırmalarımızda ki bazı tutarsızlıklar tespit etmişler. Neandertal ve Denisovanlar arasındaki melezleşmenin, atalarımızın genetik yapısına dair tüm hikâyeyi içermediğini belirtmişler.” Okuması bittiğinde göz bebekleri kızardı. Olanca kuvvetiyle tableti suya fırlattı. “Araştırmalarımızı hızlandıracağız.”  

Kutlamalar devam ediyor, havai fişekler yıldızlara kadar yükseliyordu. İç savaşın harabeye çevirdiği sahil köyünde insanların yüzü hiç gülmezdi. İhtiyar kadın iki torunuyla kumsalda dikilmiş karanlık okyanusa bakıyordu. “Gitmesen olmaz mı Maham?” Delikanlı kadının gözyaşlarını silip yanağından öptü. “Büyükanne bir ay okyanusta kalacağım. Balıkları çıkarmazsak doktor olmak için okuyacak parayı toplayamam.” Ufaklık kadının elini çekti. “Hangi günü kutluyoruz?” Çocuğun başını okşadı. “Ruhlarımızın bedenlere inip insanlığın doğduğu Guhanine gününü.” Kardeşini kucağına alıp parmağıyla havai fişekleri gösterdi. “Onlarda ruhlarımız.” Tüfekli adamların kullandığı kayık kumsala yanaştı. “Maham, dikilme de atla.” Kardeşini indirdi. “Abi gitme!” “Annemiz salgından ölmüştü. Başkalarının ölmesini ister miyiz?” Suya girdi. Birkaç kulaç atıp kayığı yakaladı. Arkadaşları çektiler. Kayık kıyıdan uzaklaşıp okyanusa açıldı. Kemerinden çıkardığı işaret fişeğini gence verdi. “Maham, teknede göçmenlerin başında duracaksın.” İşaret fişeğini beline soktu.” Bana tüfek yok mu?” Güldüler. Purosundan derin bir nefes çeken “Yaşın kaç çocuk! Sendeki korkutmaya yeter.” deyip yüzüne üfledi. Tekne ışıkla yerini belli etti. Kayık hızlandı. Dalgalara çarparak suyu yarıyor önü kalkıyordu. Güvertedekiler işaret edince yavaşlayıp motoru kapattılar. Uzatılan merdivenden tırmanıp tekneye çıktılar.


Çiğ balık kokusu etrafa sinmişti. Ensesine tokadı yemesiyle sendeledi. “Maham, aşağıya göçmenlerin yanına in.” Arkadaşı omzundan tutup sıktı. “Kaptanı kızdırma. Kendine gel artık.” Paslı merdivenlerden inerken kaymamak için duvardan güç aldı. Balıkların depolandığı bölüme girdi. Yüzlerce insan perişan halde ayakta dikiliyorlardı. Küçük bir kız “Su verir misiniz?” diye seslendi. Etrafına bakındı. Bulduğu boş bir şişeye bidondan su doldurdu. “Al bakalım.” Omzuna aldığı dipçik darbesiyle şişeyi düşürdü. “Ne kadar az su o kadar aç çiş. Tekneyi temizlemesi var.” Kaptan iğrenç iğrenç gülümsüyordu. Omzunu ovarken düşen şişeyi aldı. Kıza verdi. “Ben temizlerim.” Kana kana içti. “Adım Latisha. İtalya’ya gidiyoruz. Babam söyledi. Kaptan yukarı çıktı. Sandalyeye oturmuştu ki yaklaşan bir motor sesi duydu. Tekne sarsıldı. Motor sustu. Merakla güverteye fırladı. Hareketlilik vardı. Metal çantalar güverteye taşınmış tıbbi malzemeler bir grup adam tarafından açılıyordu. Arkadaşının eli kolu doluydu. “Maham, yardım et. Çadırı kuralım.” Plastik çadır kurulup içine sedyeler yerleştirildi. Olup bitenden bir şey anlamadı. “Göçmenler sağlık kontrolünden mi geçirilecek?” “Aptal olma Maham. Kaptan kurnaz adam. Hem göçmenlerden paralarını aldı. Hem de onları sattı.” Tekne ani bir manevrayla yön değiştirince sarsıldılar. “Uluslararası sulara çıkıyoruz.” Grup beyaz tutulumlarını giydi. Sedyelerin başında iki şer adam bekliyordu. Kaptan ve yardımcıları ceset torbalarını açtılar. Arkadaşının yakasına yapıştı. “Bundan bahsetmemiştin.” Elinden kurtuldu. Çenesine sert bir yumruk yapıştırdı. “Onca parayı sana balık için mi verdik sanıyordun.” Kadınlı çocuklu bir aile güverteye çıkartıldı. Adam korkuyla “Bize ne yapacaksınız?” diye sordu. Araştırmacılardan biri adamı sedyeye yatırıp iğne yaptı. “Merak etmeyin sağlık kontrolünden geçirileceksiniz.” Kız ve annesi de yanında ki yerlere uzandılar. Kız genci tanıyıp seslendi. “Yanıma gelir misin?” Dudağındaki kanı silip elini tuttu. Kız sahile işaret etti. Üzgündü. “Orada neyi kutluyorlar?” “Guhanine bayramı.” Belinden işaret fişeğini çıkartıp eline tutuşturdu. “Latisha, sen de katıl.” Arkadaşı serumları takarken durumu fark etti. Bıraktı. Şişeler yerde parçalanırken onlara doğru koştu. “Maham, yapma! Sahil güvenlik gelir. Hapse gireriz.” Fişeği gökyüzüne doğrulttu. Tetiği çekince güverte aydınlandı. Arka arkaya kahkaha attı. “Neredeyse yıldızların yanına çıkıyordu.” 

Yorumlar