![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFNg3QR7ZljIWbW8iZVJtjKcj_K799QpNOxdbIEuoO4wwbwmCrxpJ2bZEmHb-fOcY19Po8XOuN6Lsp_iKZf2od1bbcRRsvRl_pREpsd0vWRrWL6TVpcucwVfJ1ZL-4GMxmH-jsHW058gs/s400/bilissel-celiski.jpg_3815904.jpg)
Mermi kalemi dikkatle parlatıyordu.
Seslendi. “Lamba zayıfladı. Düğmesiyle oyna şunun.” Işık kuvvetlenmeyince
sinirlendi. Bağıracak oldu genç panikle yanına geldi. “Kadın sabırsız. Kalemi
soruyor.” Yavaşça bıraktı. “İçeri geçiyorum. Parlatmaya devam et.” Kadın
takıları karıştırıyordu. Adam tezgâhın arkasına geçti. Hal hatır soracaktı ki kadın
önce davrandı. Keyifsizdi. “Kalem hazır mı?” Adam başını arkaya doğru çevirdi. “Hanımefendinin
kalemini getir.” Gülümserken içeriden beklemediği bir cevap geldi. “Hangisi
patron?” Dişlerini sıktı. “Alet kutusunun yanında ki.” Genç telaşla koşturdu.
Adam hızla elinden çekip aldı. Hediye paketi yapıp verdi. Kadın konuşmayıp
parayı bıraktı. Sessizce çıktı. Paraları sayarken “Koleksiyoncuyu ara. Akşama
gelsin,” dedi. Dükkâna takım elbiseli kalabalık bir grup girdi. “Eller yukarı
öne çıkın.”
Hava serinledi. Şalını omzuna aldı.
Bulutlar ayın önüne gelince bahçe karardı. Mumlardan birini yakıp kollarını
kavuşturdu. Mum ışığıyla büyüyen şişenin gölgesi tabakların üzerine düştü. Eriyen
damlanın akışını izlerken kapıya yanaşan arabayı gördü. Ayağa kalkıp saçını
düzeltti. Parfüm sıktı. Siluet yaklaşıyordu. Gülümsedi. Adam selam vermeden
masaya oturdu. Suratsızdı. Kadın gülümsemeyi sürdürdü. “Hoş geldin.” Çorbaları
doldururken neşeyle “Günün nasıl geçti? Barış ödülünü bugün verecektiniz değil
mi?” diye sordu. Umursamadı. Kaşığı daldırdı. Kadın merakla ne diyeceğini
bekliyordu. Bir kaşık alıp bıraktı. Kadın şaşırdı. “Sevdiğin çorba.” Suratı
ekşidi. “Buz gibi.” Kadın gözyaşlarına boğuldu. “Geciktin. Üstelik gecikeceğini
arayıp söylemedin.”
Dükkânı temizlediler. Genç kapıyı
çekip kilitledi. “Patron bana kızma. Ajanlar gerçek mermi kalemi bizde
bulsaydılar halimiz ne olurdu?” Adam kepenkleri indirdi. “Orası öyle de.
Koleksiyoncu iyi para verecekti.” Genç alarmın şifresini girdi. “O da ilginç
biriymiş. Önemli anlaşmaların imzalandığı kalemleri topluyor.” Alışveriş
merkezi kapanmak üzereydi. Güvenlikçilerle selamlaşıp dışarı çıktılar. “Mermi
kalemi istemeyip neyi isteyecekti! O kalemle Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri
FARC ile hükümet arasındaki 52 yıllık iç savaşı sonlandıran anlaşma imzalandı.”
Otoparka yürüdüler. “Kadın şanslıymış o paraya gerçeğini aldı.”
Adamın kılı kıpırdamadı. “Arayıp
sorsaydın.” Peçeteyle gözlerini sildi. “Aramızdaki soğuk savaş bitsin diye
elimden geleni yaparken sen bir adım bile atmıyorsun. Kolombiya’daki iç savaşı
bitiren adama barış ödülü verir takdir edersin ama bana gelince kör olursun.”
Salatadan bir parça alıp şarap doldurdu. Kokladı. “Arayıp sorsaydın. Ödülü ben
değil komite veriyor. Ortak karar alıyoruz.” Burnunu çekti. “Her neyse.” Çantasını
karıştırıp küçük bir hediye paketi çıkardı. Kalkarken verdi. Tek başına eve
doğru yürüdü. Adam paketi açtı. Şöyle bir baktı. Cebine koyarken “Çok kötü bir
taklit,” diye seslendi. Kadın kocaman bir çığlık attı.
CİA Norveç Ofisi hareketlendi.
Ekrandaki haritada kırmızı nokta yanıp sönüyordu. Kontrol şefi keyiflendi. “Ajanlar,
koleksiyoncumuzu bulduk.”
Yorumlar
Yorum Gönder