![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhY3B_FrSEE1r4rVQ1y56-UNriiV3Q9Z1_vktDFZ9rl2rHEqKoU_GAsllgMNb1Wq4Bfz-lnYJjVhnVFVqpnQqidjR6Mm4k0OC9tZl0-rOqgL9n5OvwfHVK0KEAiwODUtRppt-1arUT_4NE/s400/9ff32528d2c6e6c19cc13dc50d62d600.jpg)
Canlı müzik devam ederken birkaç masa
boşaldı. Kafe sahibi kasadan olup biteni kaygıyla izliyordu. Ön taraftan bir
çift daha kalktı. Adam daha fazla dayanamadı. Çıkarlarken çifti durdu. “Neden
gidiyorsunuz?” Kadının suratı asıktı. “Şarkıların sözleri çok saçma.” Yerine
oturmadan diğer masalarda kalktı. Grup kendi havasında çalıp söylemeye devam
ediyordu. “Yeterr!” Durdular. “Gözünüzü açın. Kafe sayenizde boşaldı. Saçma
sapan şarkılarınızla mahvettiniz beni.” Kapıyı gösterdi. Solist öfkelendi.
“Ağzını burnunu kıracağım.” Diğerleri elinden kolundan tuttular. Gitarist
“Burak sözleri sen yazdın,” deyip gitarını bıraktı. “Ben artık yokum.” Batarist
“Beyler çorbacıya gidip kendimize gelelim,” diyerek ortamı sakinleştirmeye
çalıştı. Toparlandılar. Çıt çıkmıyordu. Eşyaları araca yüklediler. Motor
çalıştı. Minibüs sinyal vermişti ki bir kadın yanlarına gelip cama tıkladı.
“Burak bakar mısın! Konuşmamız lazım.” “Komutan konuşuyor,” diye alay edilince
“Kapa çeneni,” diyerek gösteri yaptı. Kadın kolyeyi çıkarıp fırlattı.
Arkasından indi. “Buse bekle,” dediyse de çoktan uzaklaşmıştı. “Dikilme artık.
Gel haydi,” diye seslendiler.
Trafik bir açılıyor bir tıkanıyordu.
İçlerinden biri “Solistimizin şarkı sözleri sonunda bizi ekmeğimizden etti,”
diyerek sessizliği bozdu. Gitarist “Bob Dylan Nobel edebiyat ödülünü aldı. Üç
milyonu cebine koydu. O da söz yazarı Burak efendide söz yazarı,” deyince ani
bir frenle aracı kenara çekip indi. “Siz devam edin.”
Zili çaldı. Kapı açıldı. Bir kadın kucağında
bebeğiyle “Cemil bak dayı gelmiş,” diyerek genci içeri aldı. “Eniştem yok mu?”
“Gece vardiyasında.” Salona geçip oturdu. Kadın gülümseyerek “Oturma hemen. Gel
yardım et. Mama yapacağım,” diye seslendi. “Dolaptan sütü çıkartır mısın?”
Dertliydi. “Abla şarkı sözlerim hiç iyi değil. Arkadaşlar Bob Dylan deyince
moralim iyice bozuldu. Ne yapacağım bilmiyorum.” Kutuyu alınca yere süt aktı.
Şaşırdı. Kadın hızla kutuyu alıp tencereye koydu. “Şaşırma Burak süt kutusundan
ne akacaktı ki.” Mamayı hazırladılar. Bebek yemede nazlanıyordu. “Yavaş ol
Burak üstünü başını batırdın,” deyip kaşığı aldı. “Aç olduğu her halinden belli
ama yemiyor.” Kadın sevgi dolu kelimelerle kaşığı oynatıp mamayı yedirirken
genç ağzından baklayı çıkardı. “Buseyle de işler iyi değil. Kafeden çıkışta
yanıma geldi tersledim. Hemen sonra kalmasını istedim ama durmadı.” Tabağın
dibini sıyırdı. “Yemesi için aç olması yeterli değilmiş.” Ayaklandı. “Abla
dertlerimi anlatanda duyanda benim. Bir şey söylemeyecek misin?” Bebeği omzuna
alıp sırtını ovdu. “Daha ne söyleyebilirim bilmiyorum.”
Çocuk kafe önünde gelene gidene mendillerini
“Bir tane alır mısınız?” diye gösteriyordu. “Bakar mısın ufaklık?” deyip para
uzattı. Kollarını bağlayıp “Şanssız günündesin sana mendil yok,” dedi. Eğildi. Ağlamaklı
baktı. “Ya burnum şarkı söylerken akar da sümükler,” deyince çocuk iğrenerek
gülümsedi. “Al şunu.”
Yorumlar
Yorum Gönder