Bob Dylan’ın Mendili

Caddeyi akşamüzeri gezmeye çıkanlar doldurmuştu. Çocuk elindeki mendilleri “Bir tane alır mısınız?” diye gösteriyordu. Kaldırıma minibüs yanaştı. Bir grup genç müzik aletleriyle indiler. Kafeden içeri girerlerken çocuk arkada kalana yaklaşıp başı önde “Bir tane alır mısınız?” diye sordu. Eğilip burnunu karıştırdı. “Şanssız günündesin,” deyip parmağını saçlarında gezdirdi. Çocuk yumruk savurduysa da vuramadı. Kafedekiler “Heyyy Burak oyalanma,” diye seslenince uğraşmayı bıraktı.

Canlı müzik devam ederken birkaç masa boşaldı. Kafe sahibi kasadan olup biteni kaygıyla izliyordu. Ön taraftan bir çift daha kalktı. Adam daha fazla dayanamadı. Çıkarlarken çifti durdu. “Neden gidiyorsunuz?” Kadının suratı asıktı. “Şarkıların sözleri çok saçma.” Yerine oturmadan diğer masalarda kalktı. Grup kendi havasında çalıp söylemeye devam ediyordu. “Yeterr!” Durdular. “Gözünüzü açın. Kafe sayenizde boşaldı. Saçma sapan şarkılarınızla mahvettiniz beni.” Kapıyı gösterdi. Solist öfkelendi. “Ağzını burnunu kıracağım.” Diğerleri elinden kolundan tuttular. Gitarist “Burak sözleri sen yazdın,” deyip gitarını bıraktı. “Ben artık yokum.” Batarist “Beyler çorbacıya gidip kendimize gelelim,” diyerek ortamı sakinleştirmeye çalıştı. Toparlandılar. Çıt çıkmıyordu. Eşyaları araca yüklediler. Motor çalıştı. Minibüs sinyal vermişti ki bir kadın yanlarına gelip cama tıkladı. “Burak bakar mısın! Konuşmamız lazım.” “Komutan konuşuyor,” diye alay edilince “Kapa çeneni,” diyerek gösteri yaptı. Kadın kolyeyi çıkarıp fırlattı. Arkasından indi. “Buse bekle,” dediyse de çoktan uzaklaşmıştı. “Dikilme artık. Gel haydi,” diye seslendiler.

Trafik bir açılıyor bir tıkanıyordu. İçlerinden biri “Solistimizin şarkı sözleri sonunda bizi ekmeğimizden etti,” diyerek sessizliği bozdu. Gitarist “Bob Dylan Nobel edebiyat ödülünü aldı. Üç milyonu cebine koydu. O da söz yazarı Burak efendide söz yazarı,” deyince ani bir frenle aracı kenara çekip indi. “Siz devam edin.”  

Zili çaldı. Kapı açıldı. Bir kadın kucağında bebeğiyle “Cemil bak dayı gelmiş,” diyerek genci içeri aldı. “Eniştem yok mu?” “Gece vardiyasında.” Salona geçip oturdu. Kadın gülümseyerek “Oturma hemen. Gel yardım et. Mama yapacağım,” diye seslendi. “Dolaptan sütü çıkartır mısın?” Dertliydi. “Abla şarkı sözlerim hiç iyi değil. Arkadaşlar Bob Dylan deyince moralim iyice bozuldu. Ne yapacağım bilmiyorum.” Kutuyu alınca yere süt aktı. Şaşırdı. Kadın hızla kutuyu alıp tencereye koydu. “Şaşırma Burak süt kutusundan ne akacaktı ki.” Mamayı hazırladılar. Bebek yemede nazlanıyordu. “Yavaş ol Burak üstünü başını batırdın,” deyip kaşığı aldı. “Aç olduğu her halinden belli ama yemiyor.” Kadın sevgi dolu kelimelerle kaşığı oynatıp mamayı yedirirken genç ağzından baklayı çıkardı. “Buseyle de işler iyi değil. Kafeden çıkışta yanıma geldi tersledim. Hemen sonra kalmasını istedim ama durmadı.” Tabağın dibini sıyırdı. “Yemesi için aç olması yeterli değilmiş.” Ayaklandı. “Abla dertlerimi anlatanda duyanda benim. Bir şey söylemeyecek misin?” Bebeği omzuna alıp sırtını ovdu. “Daha ne söyleyebilirim bilmiyorum.”        

Çocuk kafe önünde gelene gidene mendillerini “Bir tane alır mısınız?” diye gösteriyordu. “Bakar mısın ufaklık?” deyip para uzattı. Kollarını bağlayıp “Şanssız günündesin sana mendil yok,” dedi. Eğildi. Ağlamaklı baktı. “Ya burnum şarkı söylerken akar da sümükler,” deyince çocuk iğrenerek gülümsedi. “Al şunu.”   

Yorumlar