Sakal-ı Şeriften Hz. Muhammed’in DNA’sı alınır mı?

ALINTI;  

Hepimiz hırslıyız. Bu durum bizi birbirimize düşürüyor. Her zaman birbirimizden daha zengin, ünlü, zeki olmak için mücadele ediyoruz. Demek ki hırs aslında gerçekte öyle olmadığımız biri olmaya çalışmaktır. Hangisi önemli? Gerçekte öyle olmadığımız biri olmaya çalışmak mı yoksa gerçekte ne olduğumuzu anlamaya çalışmak mı? Kendinizi başkalarıyla kıyaslamayın. Kim olduğunuzu anlayın ve bu noktadan yola çıkıp nasıl şu anki halinizden daha dolu, iyi, coşkulu olabileceğinizi keşfetmeye başlayın.


KURMACA; 

Ramazan bayramına sayılı günler kala bayram alışverişi hızlanmış, caddeler hareketlenmişti. “Ali abi önümüzdeki ilk sağdan sap, ev karşımıza çıkacak,” dedi vakıf gönüllüsü “Allah razı olsun bağışçılarımızdan, bayram öncesi alan var alamayan var.” Minibüs sokağın tek katlı evinin önünde durdu. Ellerinde yardım çantaları iki görevli kapıyı çaldı, ihtiyar bir kadın eteklerinde torunları kapıya çıktılar. Yüzler güldü, şükür duaları edildi. Minibüs boşalmıştı. Genç gönüllü “Son çantalarımızı da verdik. Ali abi vakfa dönebiliriz,” deyip emniyet kemerini bağladı. “Ali abi daldın gittin. Başın mı ağrıyor?” Ali belli etmese de baş ağrıları artarak devam ediyor, vâkıfa daha fazla zaman ayırmak için doktora gitmeyi erteliyordu. İlkokul sonrası yatılı kuran kursuna verilen Ali ezberi zayıf olduğu için hafız olamamış, Kuran kursundan ayrıldıktan sonra vakıf hizmetlerini sevdiği için çalışan olmuştu.

Bankalar bayramı fırsat bilmiş kredi reklamlarını yoğunlaştırmışlardı. Kadın elinde akıllı telefonu arkadaşlarına facebookta cevap yetiştiriyor bir yandan “Aşkım paramız yok diyorsun ama çocuklar kıyafet istiyor. Üstelik bahar temizliğini de bayram temizliğiyle birleştiririz deyip ertelemiştin. Artık temizlikçi çağırmamız lazım,” diyordu. Adam pencere kenarına çektiği koltuğundan uzun uzun bulutlara bakıyor, eşini dinler gibi yaparken kafası aile birikimlerini borsada nasıl kaybettiğiyle meşguldü. “Faruk sıkışıksak kredi çekeriz,” diyen eşine, adam ‘olur aşkım’ bakışı fırlatıp apar topar koltuktan kalktı. “Hastaneye gidiyorum. Bir saat sonraya randevusu olan bir hastam var,” diyerek evden çıktı.          

İftar sonrası aileler hava almak için yürüyüşe çıkıyor, kitap fuarları, lunaparkalar dolup taşıyordu. Ali vakfın çay ocağını işletiyor, çay içmeye gelenlerden sadaka, fitre ve zekâtlarını makbuz karşılığı topluyordu. İnsanları ikna etmekte oldukça başarılı, vakıfta bir benzeri yoktu. Daha önce görmediği üç kişi yarım saattir masada oturmuş tartışıyorlardı. Usulca yanlarına gelip “Beyler hoş geldiniz ne vereyim,” diye sordu. Adamlar çay istediler. “Ali abi sen masaları sil, ben çayları hazırlarım,” diyen genç bezi uzattı. Ali kulağı adamlarda masaları siliyordu. Balıkesir Havrandan yarın bekledikleri Sakal-ı Şeriflerin geleceklerini bir tanesine müşteri bulduklarını, diğerine de müşteri bulup bir an önce ellerinden çıkartmaları gerektiğini konuşuyorlardı. Ali’nin kendilerini dinlediğini fark eden biri “Ne bakıyorsun kardeşim,” deyip ‘Uza’ işareti yaptı. Ali masadaki küllüğü alıp “temizini getireyim,” diyerek kıvırmaya çalıştı. “Hayır mı Ali abi,” dedi genç, Ali’nin küllüğünü alıp temizini verdi. Ali “Burak sorun yok,” deyip duyduklarını kendine sakladı. “Unutmadan söyleyeyim bizim vakıf müdürü senin için hastaneden randevu almış. İyi bir beyin cerrahı varmış. İftar sonrası muayene devam ediyormuş. Şimdi çıkarsan yetişirsin,” diyen Burak küllüğü Ali’den aldı. “Sen git.”

Hastanede acile iğne yaptırmaya gelen yaşlı çiftin dışında kimse yoktu. “Faruk Bey borsada batarken bize mi sordun!” diyen adam belinden çıkardığı silahı masaya koydu. Faruk kulağına gelen tüyoyu değerlendirmek için tefeciden borç almış sonra tüyonun yanlış olduğu ortaya çıkmıştı. Faruk diyecek hiçbir şey bulamıyor, soğuk soğuk terliyordu. Adam hışımla silahı alıp Faruk’un suratına doğrultup başladı sallamaya. “Susma Faruk!” dedi adam “Bön bön bakma.” İyice köşeye sıkışan Faruk “Cengiz abi kabul ediyorum yapacağım,” dedi. Cengiz tefeciliğin yanında organ nakliyle de ilgileniyor yağlı müşterilerine organ tedarik ediyordu. Elinde şeker hastalığında gözleri kör olmuş bir müşterisi için iki tane göz siparişi vardı. Faruk Cengiz’in önceki tekliflerini reddetmiş ancak bu sefer ahlak kurallarını rafa kaldırmıştı. Muayenehanenin aralanan kapısından hemşire başını uzatıp “Faruk Bey hastanız Ali Bey geldiler. Bekliyorlar,” dedi. Cengiz silahı beline soktu. “Faruk anlaştığımıza sevindim,” diyerek doktorun yanağından makas alıp, “Koçum gözlerimiz yollarda kalmasın. Görüşmek üzere,” diyerek çıktı.                

Ali daha önce beyin cerrahına hiç muayene olmamış, tedirgin odaya girdi. Faruk mendille alnını silip “Oturun Ali Bey ayakta kalmayın,” dedi. “Şikâyetiniz nedir?”  Ali yıllardır geçmeyen baş ağrısını anlattı. Faruk hastasını rahatlatmak için “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu. “Vakıfta çalışıyorum. Kitap fuarında çay ocağımız var,” diyen Ali rahatladı. Hafız olamayışından konuya girip Balıkesir Havranda çalınan Sakal-ı Şeriflerle ilgili duyduklarından çıktı. Hastasını dinlerken bir yandan da gözleri nasıl bulacağını düşünen doktorun aklına bir fikir geldi. “Ali Bey hafıza ve ağrı sorununuzu kökünden çözebiliriz,” diyerek söze girdi. Sakal-ı Şeriften alınacak DNA’nın içinde Hz. Muhammed’in Npas4 adı verilen hafıza geninin olduğunu bu geni “Ali bey, yeni hafıza oluşumunda önemli bir rol oynayan beyninizdeki Hipokampus bölgesini zenginleştirmede kullanabiliriz,” diyerek sözü bitirdiğinde Ali duyduklarıyla şok olmuş oturduğu yerde gözlerini kırpmadan donup kalmıştı. Kendini toparlayıp “Hayır istemiyorum,” diyebildi. Faruk vazgeçmiyor “hemen hayır demeyin,” deyip “Düşünsenize Kuran-ı Kerim’i Hz. Muhammedin bildiği gibi bilecek, onun hayatını kendi hayatınızı hatırladığınız gibi hatırlayacaksınız. Öğrencilerinize İslam’ı ana kaynağından Hz. Muhammed’in hafızasından anlatabileceksiniz,” diye göz boyamaya devam etti. Alinin kafası allak bullak oldu. “Düşüneyim,” deyip odadan çıkarken arkasından Faruk “yarın cevabınız bekliyorum,” diye seslendi.           

Hastanede ameliyathane hazırlanmış, hasta odaları düzenleniyordu. Faruk odasında büyük bir mutlulukla “Cengiz abi hoş geldiniz,” diyerek adamı ayakta karşıladı. Cengiz oturmadı. “Faruk daha dün konuştuk bugün gözleri bulduğunu söylüyorsun. Müşterime mahcup olursam,” derken parmağını boğazına götürüp ‘keserim’ işareti yaptı. Faruk gözleri aldıktan sonra vericiyi uyandırmayacağını “cesedi ortadan kaldırma işi bana ait değil baştan anlaşalım,” diyerek şartını dile getirdi. Cengiz odadan çıkarken “bizim çocuklar o işi halleder dert etme. Borcunu da sildim gitti,” dedi. “Müşterim beni bekler.”

Vakfın önüne çekilmiş arabaya yardım kolileri yüklenmiş şoför bekleniyordu. Burak danışmada duran adama “Ali abi ortalıkta yok. Gördün mü?” diye sordu. Görevli “Ali abi bu sabah vakıf müdürüyle görüştü. Sonra bir daha gelmedi,” dedi. Burak merdivenleri ikişer üçer çıkarak müdür odasına girdi. Ali abiyi sordu. Müdür “Ali dün hastane çıkışı yanıma geldi bugün için tazminatını istedi. Yaklaşık otuz bin lirayı banka hesabına yatırdık. Vakıfta çalışmayıp Kuran kursunda hocalık yapacağını söyledi. Çok heyecanlı ve mutluydu. Çay ocağında eşyaları varmış onları alacaktı,” dediğinde parçaların yerine oturmadığını hisseden Burak müdürün lafını bitirmesini beklemeden “Selametle,” deyip odadan çıktı.

Sağanak yağmurla hava serinlemiş, fuar görevlileri su basan stantlardaki kitapları kurtarmaya çalışıyorlardı. Ali ocağı açmış girişe çektiği taburede bekliyordu. Burak nefes nefese ocağa geldi. Soluklanıp “Hayırdır Ali abi. Müdürden öğrendim vakıftan ayrılmışsın. Daha dün hiç bir şey yoktu. Ne oldu merak ettim?” diye sordu. Konuşmak istemese de Burak’ın ısrarlarına dayanamayan Ali “Az sonra ufak bir ameliyat geçireceğim,” diyerek konuya girdi. Otuz bin lira karşılığında Sakal-ı Şerifi satın almak üzere anlaşma yaptığını “Adamlar az sonra gelecekler,” diyerek açıkladı.


KALDIĞI YERDEN DEVAM ET;


Burak olanları bir türlü anlayamıyordu. “Ameliyatla Sakal-ı Şerifin bağlantısını çözemedim,” diyerek şaşkınlığını dile getirdi. Ali okula yeni başlayan çocuklardan farksız ağzı kulaklarına varmış “Hz. Muhammed’in Npas4 adı verilen hafıza geniyle baş ağrısı ve hafıza sorunumdan kurtulacağım,” deyip söze başladı. Doktorla konuştuklarını tek tek anlatırken eliyle trafik ışıklarından dönen arabayı işaret ederek “işte Sakal-ı Şerif de geliyor,” dedi. Burak “…” deyip…
    

Varoluşun tekrarı yok. Tekrarsız olana hazır olmak için kurmacaya, ALINTIDAN esinlenerek devam eder misin?

Yorumlar