ALINTI;
Her
zaman anımsa; ne zaman yüksek bir zirveye ulaşırsan, derin bir vadi de aynı
anda var olur. Acı korkusu yüzünden neredeyse cansız bir hayatı yaşamaya
kendini zorladın; korku budur. Bu tıpkı
düşmanlarından çok korktuğun için evinin kapılarını kapatman gibi bir şeydir.
Artık dostlar hatta sevgili bile dışarıda kalmıştır. Kapıyı aç. Dost içeri
girdiğinde, düşmanlarında içeri girmesi için her türlü olasılık mevcuttur.
Çünkü gündüz ve gece, acı ve zevk, yaşam ve ölüm birlikte içeri girer. Her
ikisini bildiğin zaman ansızın üçüncü oluverir, aşkın hale gelmiş olursun.
KURMACA;
Deveci
dağlarının doruklarından kopup gelen soğuk rüzgârla yazın ortasında ağaçların
yaprakları titremiş sabah ezanı okunmadan önce balkonlarında son bir sigara
içip oruca niyet edecekler üşüyerek sigara içemeden odalarına geri dönmüşlerdi.
Genç kız “Halil kapı kapıyı gir içeri,” dedi şefkat dolu bir sesle “hava buz
kesti, çayın sıcakken iç.” Halil Tokat Kalesi’nde arkeologların gözetiminde
devam eden kazı çalışmalarına katılıyor, yaz okuluna kalan ikizi Figen’in
üniversite masraflarına destek oluyordu.
“Peki, anne,” dedi şakayla “çayımı sıcakken içeyim,” Sahurun son anına
kadar uyumayı seven baba da uyandırılmış, annenin hazırladığı sahurluklardan
zorda olsa ağzına tıkıştırılmıştı.
Kont
Dracula’nın esir tutulduğu Tokat Kalesi’nde 350 metre derinliğinde olduğu
tahmin edilen gizli geçidin 30 metrelik bölümü yaklaşık 1 ay süren kazı
çalışmaları sonucu açılmıştı. Kazı ekibi verdikleri emeğin karşılığını almanın
mutluluğunu yaşıyor, iftara 1 saat kalana kadar dur durak bilmeden
çalışıyorlardı. Üstü başı toz toprak
içinde bir arkeolog konteynerden bozma ofise girdi. “Kaleden Pervane Hamamı’na
indiği tahmin ettiğim gizli geçidin açılması için başlattığımız kazı
çalışmalarında işçiler zorlanıyor,” diyerek çektiği sandalyeye oturdu. Önünde
çeşitli planlar olan diğeri “Ceylan yolu olarak bildiğimiz gizli geçide dik bir
açı ile yaklaşık 30-40 merdiven indikten sonra giren işçiler yorulmalarına
rağmen iyi çalışıyorlar. Kazma ve kürekle çıkardıkları malzemeyi vagonlara
yüklerlerken bir meczup gelip Kont Draculayla ilgili şehir efsanesini
anlatmış,” deyip yaptığı araştırmayı göstermek için laptopunu masada oturan iki
arkadaşına doğru çevirdi. Dikkatlice yazılanları okuyan arkeologlar Kont
Dracula’nın sonsuz yaşam kadehi dediği kadehi esir olarak tutulduğu zindanın
duvarlarından birine saklayıp saklamadığını tartışmaya başladılar. Kazı
sahasından arkadaşlarıyla ayrılmak için izin istemeye gelen Halil konuşmalara
kapıda kulak misafiri oldu. Kendisini ilgilendirmediğini düşündüğü konuşmayı
daha fazla dinlemekten vaz geçti. Kapıyı çalıp içeri girerek izin istedi.
Arkeologlar biraz daha kalıp çalışabileceklerini söyleseler de Halil’in
kararlığı karşısında işçilere izin verdiler. İşçiler kaleden ayrıldıktan sonra
da kadeh konuşulmaya devam edildi. “Siz inanmasanız da vampirler yaşıyor ve
aramızdalar. Bu kadeh eğer bulunursa başta Tokattakiler olmak üzere büyük bir
insan kıyımıyla karşı karşıya kalırız,” diyen kilosuna rağmen elinden sigarası
düşmeyen atıştırmaktan koltuğa sığmayıp kanepede oturan arkeolog kendisine
inanılmaması ve hafiften alaya alınmasıyla öfkeyle konteynerden çıktı. “Adam
ateist ama tutturdu vampirler yaşıyor, tehlikedeyiz diye. İşimiz var bununla,”
diyerek aralarında konuşan iki arkadaş yer ayırttıkları kebapçıya yollandılar.
Halil
topun patlamasını sabırsızlıkla bekliyor, Figen orucunu uykusuna tutturan
emekli babasını uyandırmaya çalışıyordu. Anne elinde kepçe topun patlamasını
son ana kadar bekleyip sıcak çorbaları servis ederken “gün boyu durmadan
çalışıyorsun dikkatli ol dalgınlıkla ağzına bir şeyler götürmeyesin, ”diyerek
oğluna takılıyordu. Ezanın okunmasıyla oruçlar açıldı. Gün içi yaşananların paylaşıldığı keyifli bir
sohbette yemekler yeniyor, Halil kulak misafiri olduğu arkeologların
tartışmasını, Kont Dracula’nın sonsuz yaşam kadehini ballandıra ballandıra
anlatıyordu. Tarih son sınıfa geçen Figen ikizini dinlerken kendinden geçmiş
“Kızım çorbaları bitirdik sen bir daha kaşık almamışsın,” diyen annesinin
dürtüklemesiyle kendine gelmişti.
Kazı
alanında gündüz ısınan taşlar gece buz kesmişti. Esen rüzgâr kazıdan çıkan
toprak yığınından parçalar alıp etrafa dağıtıyordu. Malzemelerin konduğu
deponun ışığı yanıyor, kutular sandıklar açılıp kapanıyordu. Depo iki kişinin
gireceği kadar dardı. İri vücuduyla etrafında dönmekte zorlanan adam kızıyor
aradığını bulamadıkça söyleniyordu. “Vampirler ben oldukça karanlığın içinden
çıkamayacaklar. Sabah olduğunda hepsinin köküne kibrit suyu dökmüş olacağım,”
derken küçük bir tahta kutudaki dinamit lokumları eline geldi.
Figen
odasında arkadaşı Ebru’ya sonsuz yaşam kadehini büyük bir heyecanla anlatıyordu.
Davulcuyu duyana kadar takıldığı kahveye gitmeden önce kapıdan “Figen telefonla
uzun süre konuşanların beyninde tümör oluyormuş,” diyen Halil ikizinin kapıyı
yüzüne kapatmasına sitem ederek evden çıktı.
Ebru
sahuru kazı sahasında yapıp sonsuz yaşam kadehini arayabileceklerini eğer kadeh
gerçekse fakültenin gözdeleri olacaklarını söyleyip Figen’i ikna etmeye
çalışıyor, odasında fır dönüyordu.
Tokatta
evinde ramazanı geçirenler olduğu gibi otellerde kalmaya mecbur kalan yarı
göçerlerde vardı. “Bilal şimdi Adana’da olmak vardı. Babam iftarda kuzu
çevirmiş. Bak şu fotoğrafa,” diyen adam arkadaşına telefonundaki fotoğrafı
gösterdi. Kazı alanındaki yorucu gün sonrasında yapılan iftarla üzerlerine
yorgunluk çöken arkeologlar memleketlerini özlüyor, bir yandan da otele
gelmeyen arkadaşlarını düşünüyorlardı. “Baksana mesaj geldi. Depoya
taktırdığımız alarm kapatılmış,” derken adamın sesinde korku vardı. Sahadaki
kameralara bağlandılar. Gölgelerin içinde elinde ne olduğu belli olmayan
arkadaşları tünele doğru yürüyordu.
Davulcuya
kadar odalarına çekilen ev sakinlerinin yokluğunu fırsat bilen Ebru kendisinden
düşünmek üzere zaman isteyen Figen’i beklerken bir yandan da çantasına sahurluk
malzemeleri koyuyor, zaman ilerliyor Figen aramıyordu.
VE
SIRA SENDE; Ebru daha fazla dayanamayıp Figen’i aradı. Figen ipe un seriyor,
kazı alanına gittiğini ailesi öğrenirse üniversiteden dahi alınabileceğini,
abisiyle arasının bozulacağını belki de kız kardeşinin izinsiz alana girmesi
sebebiyle işinden olacağını söylüyordu. Ebru sinirle balkona çıktı. “…” diyerek…
Yorumlar
Yorum Gönder