Kenan’ın Darbesi

MALZEME;  

Dünyadan kaçma, içinde ol. Meydan okumalarını, acılarını kabul et. Bu bir mücadele, çetin bir görev ama kişi böyle zirveye ulaşır.

Everest'e ulaşmak için çok sıkı çalışırsın. O çok tehlikelidir. Her adımda ölüm seni bekliyor, başarılı olmaktan çok yenilgiye uğramanın pek çok olasılığı var. Fakat zirveye yaklaştıkça içinde yükselen zevk çoğalıyor. Onu sen kazandın, o bedava değil. O zaman hayal et; bir helikopterden zirveye bırakılabilirdin. Beş dakika içinde işin bitecekti, "Tamamdır onu gördüm! Pek bir şey yok burada!" diyecektin.

Yolculuğun kendisi hedeftir. Son tüm yola yayılmıştır.

KURMACA; 

ABD Washington

Geniş bir toplantı salonunda otomotiv devinin yönetim kurulu üyeleri Orta Doğu pazarının yeniden yapılandırılmasını görüşüyorlardı. “Türkiye’deki şirketi yöneten aile, üretim gereklerini yerine getiremiyordu. Şirketi aile şirketi olmaktan çıkardık,” diyen Jimmy Passiden Altın Anahtar holdinginin yönetim kurulu başkanıydı. Başkan yardımcısı Paul Samson “Çıkarmakla kalmadık aile üyelerini yönetimden el çektirdik. Şirketi çalışanların malı yaptık,” diyerek hazırladığı istihbarat raporunu üyelere dağıttı. Raporda Türkiye’deki şirkette kendi araba tasarımını yapmak isteyen bir oluşumun varlığı gözler önünde seriliyordu. Ancak kendi tasarımını yapmak isteyen oluşumun karşısında Rus teknolojisinde faydalanmanın şirkete daha fazla yarar sağlayacağını savunan bir başka grupla ilgili bilgilendirme notu rapora eklenmişti. Raporu inceleyen üyeler kendi aralarında fısıldaşırken “Bu duruma izin veremeyiz. Şirketin yönetim kurulu başkanlığına atadığımız bizim çocuklardan Kenan Toprağa, gelinen son noktanın farkında olduğumuzu buna bir an önce son verecek müdahaleyi yapmasını beklediğimizi belirten bir mektup gönderelim,” diyen Jimmy, masadaki üyelerle göz teması kurarak verdiği kararın kabul edildiğinden emin oldu.     

Türkiye Ankara

“Kenan Bey Amerika’dan gelen mektubu okuduktan sonra konuşmaz oldunuz,” diyen yardımcısı lafını bitirmeden “Nurettin, ARGE müdürümüz Mustafa senden önce yanımdaydı. Üşenmeden çizimlerini bitirdiği yerli arabanın köpük maketini tamamlamış,” deyip üretim hattını izlediği penceresini kapatarak masasından aldığı araba maketini adama uzattı. Nurettin dikkatlice maketi inceledi “Öğlen yemeğinde üretim müdürümüz Necdet, Rusya’dan aldığı modelin proje dosyasından bahsetti. ARGE bölümünde kendisine yardım eden birkaç mühendisin Mustafa’nın hışmına uğradığını bu fabrikanın kimsenin babasının malı olmadığını eklemeyi ihmal etmedi,” diyerek maketi masaya bıraktı. Pazarda tek başlarına kalarak dünya devleriyle rekabet etmelerinin mümkün olmadığını düşünen Kenan  “Amerikalı dostlarımız kendi modellerinin üretilip pazarlanmasını engelleyecek kişilerin işletmeden hemen uzaklaştırılmasını istiyor. Nurettin sen pazarlama müdürümüzsün. Amerika’ya rağmen bir model yapsak pazarlayabilir miyiz?” diye sorarak vereceği kararın gerekçelerini oluşturmak istiyordu. Nurettin Kenan’ın vereceği kararla onlarca insanın işinden olacağını anladı. İşini düşünüp “Amerika’yı karşımıza aldığımızda ister Rus ister kendi modelimiz olsun satamayız. Bırakın satmayı kalıp yapıp üretemeyiz. Şu anda fabrika çalışanları üçe bölündü. Rus modelini, kendi modelimizi ve hazırdaki modeli üretmeyi isteyenler. Yakında elimizdeki modeli de üretemez hale geleceğiz. O zaman maaşları nasıl ödeyeceğiz?” diyerek kararın gerekçelerini sıraladı.
Gerekçeler Kenan’ın aklına yattı. Çalan paydos ziliyle Nurettin’e “Tahsin, Nejat ve Sedat’a haber ver. Yönetim kurulu bizde toplansın. Akşam yemeği sonrasında ne yapacağımıza karar veririz,” diyen Kenan dosyaları çantasına yerleştirdi.

Sofrayı özenerek hazırlayan kadın radyodaki türküye eşlik ediyordu. Kapı zili arka arkaya çaldı. Zilin çalışından eşinin geldiğini anlayan kadın kızına “Füsun baban geldi. Kapıya bakar mısın?” diyerek seslendi. Kızı ödevlerini bahane edip kapıya bakmadı. Anne kız dalaşırken adam kendi anahtarıyla kapıyı açıp eve girdi. “Acele çıkmam lazım. Nurettin aradı. Kenanlarda buluşacağız,” diyen adam odasına geçti. Önlüğünü çıkaran kadın “Sedat sofra hazır. İki lokma ye öyle çık,” deyip merakla eşinin çalışma odasına geldi. Sedat çekmecelerden çıkardığı dosyaları toparlıyordu. Kadın “Günün haberini vereyim. Abimin kızı öğlen yanımdaydı. Babası sevdiği çocuğa vermemişti ya hani çocuk gel kaçalım demiş. Bizim kızın kafası karışmış. Bende olur mu öyle şey dedim. Sonra senin kıymetini bilmez,” deyip kocasının yorumunu öğrenmek için kapı eşiğinde beklemeye başladı. Adam saatine bakıp “nerede nerede,” deyip eksik dosyayı ararken “İyi demişsin,” diye eşinin beklediği yorumu yapıp onu da dinlediğini gösterdi. Kadın masanın altına düşmüş dosyayı alıp “Sedat aradığın bu olmasın,” diyerek adama verdi. “Yorum yapmasaydım dosyayı vermeyecektin değil mi,” diyen adam tebessüm etti. Kadın “Olur mu öyle şey,” deyip eşini kapıya kadar geçirdi.

Yemek sonrası kahveler içildi. Fabrikadaki karışıklık, Amerikalıların beklediği müdahale konuları sırayla masaya yatırıldı. Sinirler iyice gerildi. Rus ve yerli tasarım araç yapılmasını savunan grupların hazırladıkları dosyalar incelendi. Tasarımlar üretilebilir hatta pazarlanabilir durumdaydı. Ancak her iki seçenekte Amerika’nın pastadan aldığı payı azaltıyordu. Kenan Toprak arkadaşlarının arasında oluşabilecek bölünmeyi fark ettiği anda “Düzenimizi bozanları işten çıkartmayalım da biz mi besleyelim?” diyerek işten çıkarılacak 517 işçinin adının yazdığı listeyi hızlıca dağıttı. Tartışmalar sonrasında kişi sayısı 50 ye indirildi. Üyeler, çalışanların hayatlarına darbe indireceklerini bilerek listeyi sırayla imzalarını atmaya başladılar.

VE SIRA SENDE; Sedat Güneş listeyi gözden geçirirken hatıralar canlandı. ARGE müdürü Mustafa çocuğu olacağını ilk ona söylemişti. Önümüzdeki ay bebek dünyaya gelecekti. Mustafa işten çıkartıldığını eşine söylerken neler hissederdi. Üretim müdürü Necdet kanser olan kardeşinin kemoterapi masraflarını karşılıyordu. Ve diğerleri… Aklına evden çıkarken eşiyle konuştukları geldi. “…” deyip…                

Varoluşun tekrarı yok. Tekrarsız olana hazır olmak için kurmacaya, MALZEMEDEN esinlenerek devam eder misin?

Yorumlar